Dürzîlik, altıncı sırada Fatımî halifesi olan Hâkim biemrillah’ın, imamlık ve ilahlık iddialarının ardından ortaya çıkmıştır. Dürzîler, Hâkim biemrillah’ın, birbirinden ayrılmayan lahûtî ve nâsutî özelliklere sahip olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bu çalışmada, Hâkim biemrillah’ın imamlığının ulûhiyetiyle olan ilişkisi incelenmiştir. Fırkanın tarihsel sürecini incelediğimizde, akîdelerinin nesilden nesile, sözlü olarak aktarıldığını görmekteyiz. Bu nedenle, Dürzî öğretilerin halk arasında yayılmaya başladığı dönemi incelemek gerekmektedir. Bu çalışmanın amacı, Dürzî metinlerin veya ikincil kaynakların ele alınarak, ilahlık iddiasının nasıl ortaya çıktığını, bu iddianın bir aslının bulunup bulunmadığını, ya da ilahlık iddiasıyla kastedilenin, tam olarak ne olduğunu incelemektir. Allah’tan başka ilah olmadığı, imamların ise, ancak halîfe olabileceği, bize göre evrensel bir konu olması hasebiyle, büyük bir önem arz etmektedir. Araştırmamızda, Hâkim biemrillah’ın imamlığının, ulûhiyetiyle olan bağını inceleyerek, ilahlığının aslı araştırılmıştır. Dürzî kaynakları inceleyip araştırarak, Dürzîlikte imâmetin ulûhiyetle olan ilişkisine ışık tutmayı hedeflemekteyiz. Bu çalışma, başta Dürzî risâleleri olmak üzere birçok kaynaktan faydalanılarak yapılan bir araştırmadır. Fakat Dürzî risâleleri, sırrîlik prensibinden dolayı mâtbu halde bulunmadığı için daha çok Dürzî müelliflerden ve bu risâlelere ulaşma imkânı bulan mûteber yazarların eserlerinden istifâde edilerek çalışılmıştır. Araştırmamız sonucunda, Hâkim biemrillah’ın, halîfe olarak imamlık görevinde bulunduğuna ancak ilahlık iddiasında bulunmuşsa da, insanî vasıfların dışında ilâhi bir niteliğinin bulunmadığına ulaşılmıştır.