Hanefî-Mâtürîdî Âlim Şemseddin Es-Semerkandî’de Sürekli Yaratma Eleştirisi

Şemsüddin es-Semerkandî mantık, matematik, astronomi, mübâhase, felsefe ve kelam alanlarında yazdığı eserler ile kendisini aklî ve naklî ilimlerde kanıtlamış önemli bir Türk-İslam âlimidir. Karakteristik problemlerde benimsediği görüşleriyle Hanefî-Mâturîdî kimliğini ön plana çıkaran Semerkandî, Hanefî-Mâturîdî gelenek içerisinde felsefî kelâm yöntemini benimseyen ilk âlim olarak temâyüz etmektedir. Cevher-araz hakkındaki tanım ve yorum farklılıkları, kelam ekollerinin gerek kendi içlerindeki gerekse de filozoflarla aralarındaki ihtilafın temel dinamiğini oluşturmuştur. Hudûs delili de âlemin kıdemini iddia eden filozoflara karşı âlemin hudûsünü ispat etmeye çalışan cevher-araz merkezli önemli bir kozmolojik argümandır. Eş’arîler, birinci zaman diliminde var olan arazın ikinci zaman diliminde de aynı şekilde var olması anlamında arazların bekasını imkânsız görmüşlerdir. Bu yüzden onlara göre arazlar her an yeniden yaratılmak suretiyle iade edilmektedir. Cevher-araz zorunlu birlikteliğinin bir gereği olarak arazların her an yenilenmesi nedeniyle cevherler de her an yenilenmektedir. Ayrıca “arazların bekası”, bir araz olan bekanın başka bir arazla kaim olmasını ifade ettiği için arazın arazla kaim olamayacağı ilkesine de aykırı görülmüştür. Bu durumda âlem yaratıldıktan sonra yaratıcının ya da etkisinin ortadan kalktığı varsayıldığında âlemin kendi kendine devam edebilme ihtimali ortaya çıkmaktadır. Bu ihtimali yok etmek amacıyla cevherlerin arazlar, arazların da teceddüd-i emsâl ile baki olduğu iddia edilerek âlemi oluşturan cevher ve arazların, hem yaratılış hem de devamlılık halinde bir yaratıcıya ihtiyaç duyduğu ileri sürülmüştür. Semerkandî’ye göre arazların bir cevherde nihayete ermesi gerekse de arazın arazla kaim olması önünde hiçbir engel yoktur. Bu yüzden o, ileri sürdüğü sağduyusal delili aracılığıyla “Arazlar, cismin nitelenemeyeceği her arazla nitelenebilir.” genel kuralını vaz etmektedir. Ayrıca o, arazların bekası problemini de analiz ederek Eş’arîler ile filozoflar arasındaki anlaşmazlığı lafzî ihtilafa indirgemektedir. Nitekim “Arazların bekası muhaldir.” önermesiyle arazları ibkâ edecek bir illet bulunmadan baki olamayacakları kastediliyorsa bu, nedensellik ilkesi gereği doğrudur. Bu önermeyle ilk zaman diliminde var olan arazın ikinci zaman diliminde var olmasının mümkün olmadığı kastediliyorlarsa buna dair yeterli aklî ve naklî delil bulunmamaktadır. Mümkün varlığın bir müessire ihtiyaç nedeni hakkında ihtilaf edilmiştir. Kelamcıların birçoğu, ihtiyaç nedenini hudûs olarak değerlendirmişlerdir. Filozoflar ve muhakkik kelamcılar ise söz konusu ihtiyaç nedenini imkân olarak tayin etmişlerdir. Semerkandî etken nedeni, imkân olarak değerlendirmek suretiyle mümkün varlığın devamlılık halinde de bir müessire ihtiyaç duyduğunu kanıtladığı gibi; ereksel nedeni hudûs olarak tayin etmek suretiyle de bir müessirden etkilenen her eserin hâdis olduğu sonucunu çıkarmaktadır. Semerkandî, bu sentezle Tanrı-evren ilişkisinde sürekli yaratmaya alternatif daha makul bir çözüm üretmeye çalışmaktadır.

Yazar: Tarık TANRIBİLİR
Yayın: Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (ÇÜİFD)
Cilt: 21
Sayı: 2
Sayfa: 701 – 714
Tarih: 2021
DOI: 10.30627/cuilah.1005592
ISSN: 2564-6427
URL: https://dergipark.org.tr/tr/pub/cuilah/issue/66470/1005592