Kader, insanlığın başlangıcından itibaren tartışılan başat konulardan biri olup ortaya çıkan düşünce sistemleri, kader konusunda birbirinden farklı fikirler savunmuştur. Kaderiyye, kadere mensup veya kader taraftarı anlamına gelmektedir. Fakat İslam düşünce tarihinde, insanın sorumlu olmasını gerektiren eylemleriyle ilgili ilâhî düzenlemeyi reddedenleri ifade eden bir kavram olarak kullanılmıştır. Çünkü zulüm niteliği taşıyan her türlü fiilin ilâhî iradeyle ilişkili olmadığı savunulmuştur. İnsan, özgür irade sayesinde fiillerinden sorumludur. Dolayısıyla özgür irade savunusunu temel alan Kaderiyye söyleminin oluşumunda dinî, siyasî, kültürel ve ekonomik etkenler önemli bir yer tutmaktadır. Emevî devletinin (661-750) dinî-siyasî politikalarının meşruiyetini sağlamak amacıyla izlediği kader anlayışı, bu görüşün etkin bir güç olarak tarih sahnesine çıkmasında ve yayılmasında temel saiktir. Literatürde, Kaderiyye mezhebi sadece kader fikri özelinde dikkat çekse de ilişkili olarak birçok farklı görüş öne sürdüğü kayıtlıdır. Bu sebeple görüşlerin süreci açısından bakıldığında Ma’bed el-Cühenî (ö. 83/702?) ve Gaylân ed-Dımeşkî (ö. 120/738?) etrafında şekillendiği düşünülen Kaderiyye yaklaşımının aslında dönemin farklı grupları arasında da kendini gösterdiği görülmektedir. Bu sebeple Kaderiyye söyleminin hangi mezhebe ithaf edildiği ya da tanımının ne olduğu konusunda tartışmalar söz konusudur. Bundan dolayı çalışma, Kaderîlerin kimler olduğunu, iddialarını; dolayısıyla ortaya çıkan Kaderiyye söylemini, dini ve siyasi açıdan ele almaktadır.