Fizikî âlemin sınırları dâhilinde hayatını ikâme ettiren insanın, metafizik varlığın bilinmezliğindeki loşluğu, fenomenal alanından aldığı ışıkla aydınlatmaya çalışma çabası; insanlık tarihiyle doğrusal bir ivmede kendisine yer edinen din ile nihaî bir düzleme erişmiştir. Ancak muhâtabı olan insanın bildiği kelimelerle kendisini tanımlayan Tanrı’ya, bu kelimeleri zâhirî ve bâtınî mânâlarıyla hamletmekte âciz kalan insan; yarattıklarına benzemekten berî olan İlâh’ı, neticede antropomorfik bir Tanrı olarak tasvîr etmekten kurtulamamıştır. Bilme yetileri ve bilgi sınırları sonsuz olmayan insanın gaybî yorumları, gaye birliği olsa da birbirinden farklı zât ve mâhiyet tanımları oluşturmuş ve İslâm düşünce tarihinde kendisine sıfat problemi olarak yer edinmiştir. Hicrî II. yüzyılda ortaya çıkan bu problem, İslâm dünyasının kendi içbükeylerinde gelişen bir tartışma olarak değerlendirilmişse dahi; Emeviler döneminden itibâren İran menşêli Maniheizm, Mecusilik, Hint kökenli Sümeniyye, Yunan Felsefesi, Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi sistematik ve güçlü teolojilerle etkileşim halinde olan Müslümanlar, bu teolojilere karşı doğal bir reaksiyon oluşturmuştur. Tarihî süreçte ezelî bilgi bağlamında kader, ilâhî kelâm bağlamında halku’l-Kur’ân ve beşerî vasıfla ittisaflanan ilâh bağlamında haberî sıfat tartışmaları, kelâm sanâtında İlâhî Sıfatlar başlığını doğurmuştur. Moğol istilasının ilmî ve entelektüel alanda gerçekleştirmiş olduğu geniş çaplı tahrîbâtın ardından XIV. yüzyıla damgasını vuran Sa’düddîn et-Teftâzânî ve Seyyid Şerîf Cürcânî, bir felsefî kelâm dönemi olan Müteahhirîn’in hafızalardan silinmeyen sîmâları olmuştur. Her alanda üzerinde ihtimamla durulması gereken görüşlere imza atan âlimlerin, ilâhî sıfatlar bağlamında kendilerinden sonra yeni bir söz söylenmeyip şerh ve haşiye ile yetinilmesi; bahse konu olan meselede son sözü söylemiş olabilecek minvâlde fikirler ortaya koyduklarının iddia edilmesine kapı aralamıştır. Kendilerinin, Yaratan ve yaratmış olduğu âlemi hususundaki tasavvurları ise, anlaşılmaya muhtaçlığını hâlen korumaktadır.