İslam dininin temel inançları nasslarla belirlenmiştir. İnanç esaslarının belirlenmesi ve temellendirilmesinde önde gelen kesim kelamcılardır. Mu‘tezile mezhebi İslam kelâmının ilk temsilcisi olarak görülmektedir. Mu‘tezilî kelâmcılar hem naklî hem de aklî bilgiyi kullanarak kelâm sisteminin kurulmasında öncü rol üstlenmişlerdir. Özellikle tevhidi koruma hassasiyetiyle nakli bilgileri çok seçici bir şekilde ele alarak tenkit süzgecinden geçirmişlerdir. Bununla İslam inanç esaslarını tespit etmek, tespit edilen esasları tasnif ederek sistematize bir şekilde ortaya koymak ve bunları muarızlarına karşı savunmak görevini hedef almışlardır. Mu‘tezile sonrası kelâmî ekoller de bu mezhebin sistematiğini ve metodunu kullanmışlardır. Mu‘tezilî kelâmcılar kelâmın ana kaynakları olarak sayılan eserleri ile bu ilme çok önemli katkılar sunmuşlardır. Bu eserlerin önemli bir kısmı özellikle mücadele halinde olduklarına karşı yazmış oldukları reddiye türünden eserlerdir. Mu‘tezilî kaynaklar hala günümüzde kelâm alanında yapılan çalışmalara kaynaklık etmektedir.
Mu‘tezilî kelâmcılar metotlarını tercüme eserleri ile elde ettikleri yeni yöntemlerle desteklemekten uzak durmamışlardır. Bu bağlamda felsefi argümanları ve oluşan ilmi metodu da kendi sistemlerinde kullanmışlardır. Onların bu tutumu ile ilim ve felsefeye olan ilginin arttığı bilinmektedir. Bu türden faaliyetlerin de etkisi ile Beytü’l-Hikme gibi müesseselerin İslam toplumuna kazandırıldığı görülmektedir. Mu‘tezile tahmin edilenin aksine duyular ile elde edilen bilgileri de önemsemekte ve bunları özellikle nübüvvetin imkânı üzerinde kullanmaktadır. Bu bağlamda nübüvveti inkâr eden akımlara karşı çok başarılı bir mücadele örneği ortaya koymuşlardır.
Mu‘tezile’nin genel olarak Ehl-i Beyt-Emevi gibi içteki tartışmalardan ve sonrasındaki gelişmelerden uzak durarak tarafsız kalmaya çalıştıkları ancak zamanla onların da bu çekişmelerden kaçamadıkları görülmektedir. Özellikle Abbasiler döneminde yaşanan Mihne olayı ile kendilerini bu mücadele ve çekişmenin ortasında bulmuşlardır. Mu‘tezile bu olaylar neticesinde devletin resmi mezhebi pozisyonuna girmiştir. Bu durum Mu‘tezile mezhebinin en önemli şansızlığı olarak görülebilir. Çünkü ortaya çıkan yeni ortam zamanla kendilerinin İslam toplumundan dışlanmasına ve ötekileştirilmesine neden olmuştur.
Kelâmcılar inanç esaslarına yapılan her türlü eleştiriye karşı mücadele ettikleri gibi bu çerçevede inanç esaslarının etrafından dolanarak yine İslam’ın özüne yönelik her türlü art niyetli eleştirilere de cevaplar vermişlerdir. İslam inançlarının savunması söz konusu olduğunda akla ilk gelen Mu‘tezile mezhebidir. Mu‘tezilî kelâmcıları ilmi birikim ve disipline sahip olma ve bununla İslam inançlarının müdafaasında da sonrakilere örnek olmuşlardır. Mu‘tezile’nin inanç müdafaasında da merkeze aldıkları temel dayanakları beş esaslarıdır. Bu beş esas çerçevesinde kelâmî görüşlerini belirlemiş ve bu çerçevede birçok münazaralarda bulunmuşlardır. Mu‘tezilî kelâmcılar özellikle Hint-İran kaynaklı akımlara karşı çok başarılı bir İslam savunması yapmışlardır. İran-Hint kaynaklı inanç gruplarına karşı yapmış oldukları mücadelelerde tarihi bir başarıyı yakaladıkları görülmektedir. Aynı zamanda Hıristiyan ve Yahudi kökenli özellikle sıfatlar ve tecsîm çerçevesinde yaptıkları münazaralar ile de önemli roller üstlenmişlerdir. Bu münazaralarda kullanılan temel argümanlar burhanî ve cedelî metod ile üretilmiştir. Mu‘tezile’nin yapmış olduğu münazaralarda ortaya koymuş oldukları argümanların hala geçerliliğini koruduğu görülmektedir. Bu tartışmalarda rakiplerine karşı kullanılan misaller ve savunma metodları üst örnekler olarak karşımızda durmaktadır.
Mu‘tezilî kelâmcılar özellikle cedelî olarak rakiplerine üstünlük sağlama konusunda çok başarılı örnekler vermişlerdir. Onlar inanç esasları çerçevesinde insanları ifsad edebilecek her türlü batınî görüşü bu sayede bertaraf etmişlerdir. Böylece çok güçlü aklî ve felsefî birikim ile İslam inançlarını hem dâhili hem de harici muarızlarına karşı müdafaa ederek İslam inancının muhafazası ve bu arada ürettikleriyle de İslam kültürünün tekâmülüne katkı sağlamışlardır. Bu makalede Mu‘tezile’nin inanç esaslarını savunma çerçevesinde yapmış oldukları mücadelelerden bir kesiti içermektedir.
Yazar: | Ahmet BARDAK |
Yayın: | Amasya İlahiyat Dergisi |
Cilt: | |
Sayı: | 16 |
Sayfa: | 31 – 58 |
Tarih: | 2021 |
DOI: | 10.18498/amailad.892010 |
ISSN: | 2667-6710 |
URL: | https://dergipark.org.tr/tr/pub/amailad/issue/62336/892010 |