Fetihlerle genişleyen İslâm coğrafyası içerisindeki birçok dinî inanış ve etnik yapı Müslüman toplumu siyasî, kültürel, fikrî ve itikadî alanda etkilemiştir. Bu durum çeşitli mezhep ve fırkaların ortaya çıkmasına zemin hazırlarken hadis ilmi de bu etkiden nasibini almıştır. Hadis malzemesini konularına göre tertip eden, hadislerden ilmî ve amelî alanda faydalanma konusunda büyük kolaylık sağlayan musannef türü eserler içerisinde Kütüb-i Sitte adı ile şöhret kazanan altı hadis kitabı en çok başvurulan kaynaklardandır. Kütüb-i Sitte musanniflerinin her biri –kendi sistematiği içerisinde- dönemin mezhep ve fırkalarına itikadî, amelî ve fikrî anlamda cevap olabileceğini düşündükleri hadisleri ilgili konularda bir araya getirmişlerdir. Musannifler, eserindeki hadisleri konularına göre ayırıp bâblar halinde tasnif etmiş ve bâb başlıklarında kendi yorumları olabilecek ifadeler kullanmıştır. Böylece onlar, itikadî meselelerle yakından ilgilenmiş, selef inancına aykırı görüşler ileri süren Kaderiyye, Cehmiyye, Havâric ve Şîa’yı rivayetler vasıtası ile tenkit emiş ve Ehl-i sünnet düşüncesinin oluşumuna katkıda bulunmuştur. Bu çalışma da bahsi geçen fırkalar tarafından dile getirilen siyasî ve itikadî tartışmaların Kütüb-i Sitte’deki yansımalarından bahsetmektedir. Kütüb-i Sitte musannifleri genel olarak iman konusunda Mürcie’ye; kaderin ve kulların fiillerinin Allah’ın ezelî ilminde ve yazılı bulunduğu konusunda Kaderiyye’ye; hilâfetle ilgili meselelerde Şîa ve Hâricîlere; rü’yetullah, Allah’ın sıfatları ve arş mevzusunda Cehmiyye’ye reddiyede bulunan hususî bölümler oluşturmuştur. Bu çalışma da, bahsi geçen meseleleri fiten, hilâfet, kader, iman ve tevhid başlıkları altında incelemektedir. İki bölümden oluşan bu çalışmanın ilk bölümünde siyasî tartışmaların merkezinde görülen fiten ve hilâfet konusu ele alınmıştır. İkinci bölüm ise itikadî tartışmalara kaynak olan kader, iman ve tevhid konuları işlenmiştir. Her iki bölümde de ele alınan konuların siyasî ve itikadî arka planı tasvir edilmiş ve bu konuların Kütüb-i Sitte’deki yansımalarına değinilmiştir. Neticede Kütüb-i Sitte musanniflerinin siyasî ve itikadî fırkalara ne ölçüde reddiyede bulunduğu ve bu reddiyelerin birbirine benzerlik yahut farklılıkları tespit edilmeye çalışılmıştır.