Hz. Muhammed’in ahirete irtihal etmesinden sonraki dönemlerde İslâm çatısı altında farklı mezhepler kurulmuştur. Bu mezheplerin ilk çıkış sebebi araştırıldığında, kimisinin siyasî, kimisinin de fıkhî, usulî farklılıklardan dolayı ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Aynı zamanda İslâm devleti adı altındada birçok devlet kurulmuştur. Safevîler devleti de aynı zamanda İslâm şemsiyesi altında kurulan bir devletidir. Bu devlet hakkında araştırmalar yapılmış olsa da, bazı konuların yeterince aydınlatılmadığı anlaşılmaktadır. Kaynaklarda rastlanılan bilgilere göre, bu devleti kuran hanedan, ilk zamanlarda Ehl-i sünnete müntesip iken, zamanla bazı politik sebeplerden dolayı Şia mezhebini benimsememişdir. Bunun en önemli politik sebeplerinin biri, eski İran hanedanlıklarında“veraset”sisteminin bulunması, ikincisi ise, Safevîler’in komşuluğundaki devletlerin Sünnî mezhebinde oluşudur. Safevîler’in mezhep değiştirmesi, hangi hanedan liderinin döneminde olduğu ihtilaflıdır. Eski İran devlet geleneklerine oldukça fazla atıf yapılarak iki devlet arasındaki idari ve fikri açılardan benzerlikler kaydedilmiştir. Bu benzeşme sadece Safevî devletiyle sınırlı olmayıp, Şia düşüncesinde de çokça rast gelinmektedir. Safevi Devleti tarihinde en çok tartışılan diğer konu ise, nesep meselesidir. Mezhep meselesinde olduğu gibi nesep meselesi de, tamamen politik sebeplere dayanmaktadır. Mezhep değiştirme olayı ve devletin kurulmasından sonra Sünnî kesime şiddetli zulümler yapılmış ve mezheplerini değiştirmeleri için işkencelere maruz kalmışlardır. Sünnî ulemaya yapılan katliamlarla yetinilmemiş, Ebu Hanife ve Fahrettin Râzî gibi âlimler kabirlerinden çıkartılarak kemikleri teşhir edilmiştir. Safevîler’in bu tutumu ve Şah İsmail’in Sünnî halka karşı izlediği bu kanlı siyasetin sebepleri kaydedilmektedir.. Safevîler’in bu tutumu, Sünnî olan Özbekler ve Osmanlı İmparatorluğu tarafından iyi karşılanmamış ve Osmanlıların ilk İslâm Halifesi Yavuz Sultan Selim’in İran’a üzerine yürümesine ve Çaldıran harbine sebep olmuştur. Safevîler aynı zamanda Özbeklerle de savaşmış ve Herat şehrinde mezheplerinden dolayı yerli halkı vahşicesine katlemişlerdir. Safevîler’in inanç sisteminin temelinde Şiî mezhebi bulunsa da, kızılbaş öğretileri hakim durumundaydı. Kızılbaşların inancı sistemsizdi ve belirli kaynağa dayanmıyordu. Kızılbaşların bu yanlış itikadı, muhacir ulema tarafından ortadan kaldırılmıştır. İmamiyye itikat sistemi hakim rol oynamıştır. Safevî devletinin ikinci döneminde çok farklı bir siyaset izlenilmiştir. Şah Tahmasb’la başlayan bu dönemde dışarıdan davet edilen âlimlerin devlet makamlarına getirildiği v müşahede edilmektedir. Alimlerden dolayı ilmiye sınıfı güçlenmiş ve bu sınıfın sayesinde“Merceiyyet”makamı tesis edilmiştir. Bir zaman sonra ulema sınıfı, Şahların otoritesi de büyük rol oynamıştır. Alimlerin bu konumu ve Safevî devletinin zayıflaması,“Velayet-i Fakih”nazariyesinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.