Anadolu’nun kadîm şehirlerinden Sivas, Selçuklu Devleti’ne başkentlik yapmış, medreseleriyle tam bir ilim yuvası haline dönüşmüş kültür şehridir. Moğol istilası ile bu kültür birikimi zarar görmesine rağmen ticaret ve göç yolu üzerinde bulunması nedeniyle Osmanlı Devleti zamanında da söz konusu önemini koruyarak, alîmlerin ve avâmın hicret ettiği mâmur bir şehir olmuştur. Horasan’dan Sivas’a göç eden Türkmen boyları beraberlerinde fikir dünyalarını da bu coğrafyaya taşımışlardır. Bu minvalde Anadolu’daki farklı kültürler çoğunluğu İslam’a mensup olan toplumda heterodoks İslamî akımların ortaya çıkmasına neden olmuştur. XV. yüzyıla gelindiğinde Osmanlı-Safevî mücadelesinin ortasında kalan Anadolu, değişim ve dönüşümün yaşandığı daha da zor bir coğrafya haline gelmiştir. Toplumdaki bazı kesimler Safevîler’in güdümüne girmiş ve Şiîlik etkisiyle ortaya çıkan bambaşka akımlar, kendilerine taraftar da toplayarak Ehl-i Sünnet anlayışına sahip Osmanlı Devleti’nin yöneticilerine cephe almış hatta otoritenin zayıf olduğu yerlerde isyan hareketlerine yönelmişlerdir. Osmanlı Devleti, kuruluşundan itibaren âlimlere ve ehl-i tasavvufa önem vermiş, tarikatların kendi görüş ve düşüncelerini yaymasına fırsat tanımıştır. Bu sayede kökleri Horasan’a uzanan meyvelerini Anadolu’da veren Halvetîyye, bu coğrafyadaki en yaygın tarikatlardan olmuş hem yöneticiler ve hem de avâm tarafından ilgi ve alaka görmüştür. Halvetî Tarikatı’nın Şemsîyye kolunun kurucusu olan Şemseddin Sivâsî kendisine Sivas’ı yurt edinmiş, tarikatının burada kökleşmesini sağlamıştır. Vefatı sonrası İstanbul’a giden tarikat şeyhleri, tarikatın burada Sivâsîyye olarak anılmasını sağlamıştır. Şemseddin Sivâsî Arapça ve Farsça dillerine hâkim olması nedeniyle kalemi kuvvetli bir mutasavvıf olarak mensur ve manzum tarzda otuzdan fazla eser telif etmiştir. Eserlerinde Allah inancı, Peygamber sünneti, ilk dört halife ve sahabe hakkındaki müsbet söylemleri ön plana çıkmaktadır. Ayrıca Ebû Hanîfe başta olmak üzere diğer Ehl-i Sünnet itikadına mensup önemli isimlerin fikirlerine de eserlerinde yer vermiştir. Eserlerinde yalın bir dil tercih eden Sivâsî, başta Şiîlik olmak üzere toplumu etkileyen Râfıza gibi ehl-i bid’attan saymış olduğu gruplara karşı toplumu uyarmış, müntesiplerinin İslam dışı olan bid’atlerini tespit ederek sert bir dille tenkit etmiştir.