Tanrıya dair anlayışlar, dinlerin nübüvvet, ibadet ve ahiret gibi diğer ögelerini şekillendiren ana unsurlardır. Bu hususların anlaşılması o dinin diğer itikadî haritasını anlamak için önem arz etmektedir. İslâm anlayışında Allah, bizzat peygamberlerini seçen ve nübüvvet ile görevlendiren bir ilahtır. İslâm düşünce tarihinde nübüvveti reddeden akım ve şahısların varlığı ile ilhad, mülhid, zındık gibi kavramlarla nitelenen şahıs ve gruplar dikkatleri üzerlerine çekmişlerdir. Nübüvvet kurumuna itirazları ile bilinen akımlardan Berâhime ve Sümeniyye isimleri öne çıkarken, şahıslardan ise İbnü’r-Râvendî ve hocası Ebû İsâ el-Verrâk’ın isimleri en bilinen isimler olmuştur. İbnü’r-Râvendî ve Ebû İsâ el-Verrâk sadece nübüvvete itiraz etmekle kalmamış, aynı zamanda Kur’ân-ı Kerîm’e ve içeriğine yönelik eleştiriler dile getirmişlerdir. Onların bu itirazları, Müslüman kelamcıların savunmacı bir yaklaşımla karşılık vermelerine neden olmuştur. Geçmişte nübüvvet kurumuna yapılan ve daha çok akıl temelli itirazlar, günümüzde deizm ve pozitivizm gibi akımların ileri sürdükleri tezlerle benzerlik göstermektedir. İbnü’r-Râvendî, müellifi olduğu eserler ve savunduğu görüşlerle İslâm düşünce tarihinde, en çok tartışılan kişiler arasında yerini almıştır. Hakkında eser telif eden Müslüman âlimlerin çoğunluğu, onun mülhidliği hususunda neredeyse ittifak halindedirler. Fakat İmâm Mâtürîdî’nin eseri Kitâbü’t-Tevhid’te yer alan müspet yorumlar, onun hakkındaki menfi yorumları izaha/doğrulanmaya muhtaç hale gelmiştir. Bu çalışmada, yazdığı eserlerin hiçbirisi günümüze ulaşmayan İbnü’r-Râvendî’nin tanrı ve nübüvvete dair görüşleri, hakkındaki ithamlar ve onun düşüncelerinin deizminin arka planını teşkil edip etmediği gibi hususlar, tarihsel süreçte öne çıkan tanrıya dair ortaya çıkan düşünceler çerçevesinde tarafsız bir tutumla olabildiğince açıklığa kavuşturulmaya çalışılmıştır.