Tarihsel gelişim ya da entelektüel içerik açısından olsun, araştırmacıların Doğu’daki kelâm düşünce çalışmalarına olan ilgisine rağmen, bu düşünce Mağrip’te çok az araştırılmış ve çalışılmıştır. Bunun nedeni, pek çok araştırmacı arasında, Mağrib’in kelâmi akım ve doktrinlerde gerçek bir genişlemeye tanık olmadığı ve itikad iliminde herhangi bir yenilik bilmediği inancının hakim olmasıdır. Ancak bilimsel nesnellik ve insaf bizi bu tezi incelemeye ve geçerliliğini ya da yanlışlığını sahada göstermeye sevk etmiştir. Bu bağlamda araştırmamız, Mağrip’teki kelâmi düşünceyi incelemeyi, Mağribliler’in doktriner görüşlerinin gelişiminin kökenlerini, aşamalarını araştırmayı ve siyasi faktörlerin bu konudaki etkisinin izini sürmeyi amaçlamaktadır. Mağrip’teki doktriner düşüncenin tarihsel gözlemi, Mağrip ülkelerinin İslami fetihten sonra birbirini izleyen siyasi ve mezhepsel dönüşümlere tanık olduğu gerçeğine götürür. Hicri 2. yüzyılın başında Mağrip, kökenini sahâbeden aldığı Sünnîlik inancına sahipken, Doğu’dan kendisine gelen Hâricîlik, Şiîlik ve Mu’tezile gibi Sünnî olmayan mezheplerle karşılaşmıştır. Siyasi açıdan ise iç çatışmalardan sonra aynı coğrafi bölgede olmalarına rağmen ideolojik olarak çelişkili ve siyasi olarak bağımsız küçük devletlere bölünmüştür. Hicri 3. yüzyılda, Fâtımîler devletinin otoritesi altında İsmâilî Şiî mezhebinin Mağrib’e empoze edilmesiyle durum daha da kötüleşmiştir. Buna rağmen Mağrip’teki Sünnîler inançlarına bağlı kalarak diğer mezheplerle yüzleşmiş, böylece Mağrip arenası bu mezhepler arasında birçok fikrî ve askerî çatışmaya sahne olmuştur. Hicri 4. yüzyılın ortalarında Murâbıtlar devletinin kurulmasıyla Mağrip’teki Sünnî doktrinsel hakimiyet geri dönmüştür. Mağribli âlimler, diğer mezheplerle olan temasları nedeniyle, kendilerine yabancı olan fikirlerle yüzleşmek için aklî yaklaşımlarla silahlanmanın gerekliliğini erken fark etmiş ve buradan Sünnî-Eş’arî versiyonundaki kelâm ilmiyle tanışma yolculukları başlamıştı. Mağrip’te Eş’arî düşünce okulunun genişlemesi ve yayılmasında birçok faktör etkin olmuştur. Eş’arî aklî yöntemlerine olan ihtiyacın yanı sıra ilim talebelerinin, Doğu’ya olan ilmî seyahatleri önemlidir. Ayrıca Eş’arî âlimler de fikirlerini İslam dünyası ülkelerine ulaştırmanın yollarını arıyorlardı. Böylece Eş’arî fikirleri ve kitapları arka arkaya Mağrib’e nakledilmiş ve Hicri 4. yüzyılın sonlarında, Eş’arî mezhebi Mağrip’teki eğitimli sınıf ve ilmî seçkinler arasında yayılmayı başarmıştı. H. 6. yüzyılın başlamasıyla birlikte, düşünce ve tartışmalı görüşlerde benzersiz bir konuma sahip Faslı şahsiyet Muhammed b. Tûmert ortaya çıktı. Bir dizi karışık ve bazen birbiriyle çelişen fikirleri benimseyen bu şahsiyet, Murâbıtlar devletini deviren ve onun yerine başka bir devlet olan Muvahhidler devletini kuran büyük bir siyasi devrim gerçekleştirmeyi başardı. Bu yeni devlet, Eş’arî mezhebini yaymada onu resmî mezhep haline getirerek ve tüm insanlara empoze ederek en önemli rolü oynamıştır. Ayrıca bu devletin en önemli özelliği, kelâm ilminin, sadece ilmî yetkinliğe sahip seçkinler seviyesinde sınırlı kalmaması, bilakis normal insanlara ulaşan popüler bir ilim haline gelmesidir. O zamandan günümüze kadar Eş’arî inancı, Mağrip ulusunun bir değişmezi, dinî kimliğinin bir bileşeni, kültürel ve medeni özelliklerinin bir dönüm noktası olmuştur. Bu araştırma sayesinde, Mağrip’teki tüm bu doktriner istasyonları ve mezhepsel dönüşümleri, bunlarla ilgili konuların tartışılması ve analizi eşliğinde tespit etmeye gayret gösterdik. Böylece, kelâm ilmi açısından Mağrip deneyiminin çok yönlülük açısından zengin olduğunu söylemek mümkün hale gelmiştir. Bu zenginlik, çalışmamızın farklı bölümlerinde büyük bir kısmına değindiğimiz eser, muhtasar, nazm ve şerhlerden oluşan önemli bir kelâm literatürünü bakiye olarak bırakmıştır.