İmâmet, Şîa mezhebinin en önemli esaslarından biridir. Son dönem Şiî düşünürler tarafından dile getirilen“Ulemâ-i Ebrâr”nazariyesi, Şiî imâmet inancına alternatif bir yaklaşımı ifade etmektedir. Bu çalışmada, Muhsin Kedîver tarafından sistematize edilen“Ulemâ-i Ebrâr”nazariyesi ve bu nazariyeye yöneltilen eleştiriler incelenmiştir. Şîa’nın İmâmiyye fırkası, on iki imamın tıpkı peygamberler gibi Allah tarafından tayin edildiğini, Hz. Peygamber tarafından insanlara bildirildiğini, mâsum olduğunu, ledün ilmi ve tekvinî velâyete sahip olduğunu ileri sürmüştür. Çağdaş Şiî düşünürlerden Muhsin Kedîver, İmâmiyye’nin bu geleneksel imâmet anlayışını eleştirmiş, Şîa’nın ilk ve asıl imâmet anlayışının“Ulemâ-i Ebrâr”nazariyesi olduğunu iddia etmiştir. Hatm-i nübüvvet prensibine bağlı kalan bu nazariye, imâmeti mezhebin esası kabul etmekle birlikte İmâmiyye’nin geleneksel imâmet nazariyesinin ilahî nasb, nebevî nas, ismet, ledün ilmi ve tekvinî velâyet ile ilgili iddialarını reddetmekte ve imâmet konusunda beşerî yaklaşımı benimseyerek imamların sadece dindar ve müttaki âlimler olduğunu kabul etmektedir. Kedîver’in teorisini eleştirenlere göre Şîa’nın ilk ve asıl imâmet anlayışı olarak öne sürülen“Ulemâ-i Ebrâr”nazariyesi; aklî ve naklî delillerden yoksun olması, iddialarının mantıksal hatalar barındırması, delillerin çarpıtılarak önyargılı birtakım çıkarımlarda bulunulması ve Şiî kimliğini ortadan kaldırması yanında tarihi belgelerle de kanıtlanamaz. Onlara göre, İmâmiyye’nin imâmet anlayışına alternatif olarak sunulan bu nazariye, modern akla uyum sağlama çabasından başka bir şey değildir.“Ulemâ-i Ebrâr”nazariyesi ve eleştirisini konu edinen bu çalışma, nitel veriler ışığında deskriptif yöntem ile hazırlanmıştır.