Peygamberler Allah’tan aldıkları emir ve yasakları insanlara iletmekle görevli elçilerdir. Tarih boyunca söz konusu peygamberlere iman edenler olduğu gibi etmeyenler de vardır. Nübüvveti reddeden düşünce kendini bazen bir akım şeklinde gösterirken bazen de kişi bazlı olarak ortaya çıkmıştır. Örneğin Hint kökenli olduğu bilinen “Berâhime” ile kökeni hakkında farklı rivayetler bulunan “Sümeniyye” akımı buna örnek verilebilir. Yine günümüzde “Deizm” adıyla ortaya çıkan düşünce akımının da bu amaca hizmet ettiği söylenebilir. Öte yandan Ebû Îsâ el-Verrâk (ö. 247/861), İbnü’r-Râvendî (ö. 301/913) ve Ebûbekir er-Râzî (313/925) gibi şahsiyetlerin nübüvvete ve Hz. Peygamber’in nübüvvetine itirazda bulunduğu bilinmektedir. İbnü’r-Râvendî başlarda bir Mu’tezile âlimi olmasına karşın sonraları bu düşünceden ayrılarak mülhidce fikirler ortaya koymuştur. O, nübüvvetin yanı sıra Hz. Peygamber’in nübüvvetini iptal etme yoluna gitmiştir. İbnü’r-Râvendî bunu yaparken bazen Hz. Peygamber’in mucizelerini öne çıkarmış, bazen de Kur’an-ı Kerim’in belâgatinde birtakım noksanlık ve çelişkilerin olduğunu iddia etmiştir. İbnü’r-Râvendî’ye göre Kur’an’da birçok çelişkili bilgi söz konusudur. Ona göre yapılan gereksiz tekrarlar, bazı yerlerde sözün gereksiz uzatılması ve Arapça kökenli olmayan kelimelerin bulunması, Kur’an’ın mucize bir kitap olmadığını ve evrensel olarak nitelenemeyeceğini göstermektedir. Mu’tezile âlimlerinden Kâdî Abdulcabbâr (ö. 415/1025), bu itirazları büyük bir itina ile ele alarak analiz etmiş ve cevaplamıştır. Kelâm kaynaklarında buna benzer tartışmaların sayısı oldukça fazladır. Örneğin İmam Mâtürîdî’nin Kitâbü’t-Tevhîd’i ve Bâkillânî’nin Kitâbü’t-Temhîd’inde bu tarz polemikler söz konusudur. Bu çalışmada da Kâdî Abdulcabbâr’ın el-Muğnî’sinin XVI. cildinde geçen tartışma ele alınacaktır. Söz konusu tartışmada Kâdî Abdulcabbâr öncelikle İbnü’r-Râvendî’nin Kur’an’a yönelik itirazını belirtmiş, sonrasında da bu itirazı uygun şekilde bertaraf etmiştir. Burada dikkat çeken en önemli nokta, İbnü’r-Râvendî’nin söz konusu eleştirileri yaparken Arap dili özelliklerini, Kur’an’ın kendi içinde bir bütünlük arz ettiğini ve bir amacı olduğunu görmezden gelmesidir. O bu nedenle eleştirileri sunarken, ayetleri kendi bağlamlarından koparmış, öncesini ve sonrasını dikkate almamış, dolayısıyla mesajı doğru bir şekilde anlamamış veya anlamak işine gelmemiştir. Kâdî Abdulcabbâr ise eleştiri alan ayetleri, bağlamları ile ilişkilendirerek, gerçek manayı ortaya koymak suretiyle ikna edici tarzda cevaplar vermiştir.
Yazar: | Mikail İPEK |
Yayın: | Tasavvur / Tekirdağ İlahiyat Dergisi |
Cilt: | 7 |
Sayı: | 1 |
Sayfa: | 563 – 597 |
Tarih: | 2021 |
DOI: | 10.47424/tasavvur.900544 |
ISSN: | 2619-9130 |
URL: | https://dergipark.org.tr/tr/pub/tasavvur/issue/63004/900544 |