Kelam ilminin, biri Müslümanların entelektüel problemlerine cevap bulma arayışı, diğeri ise farklı din ve milletlere mensup insanlar karşısında İslâm inanç esaslarını savunma olmak üzere iki farklı tanımı ve teşekkül sebebi üzerinde durulmaktadır. Her ikisinin de kelamın teşekkülünde hatırı sayılır bir etkiye sahip olduğunu savunmak mümkündür. Kelamın hatırlanacağı üzere kurulmasını tetikleyen soru “büyük günah işleyenin durumu nedir?” sorusuydu. Bu sorunun yabancı birini dine davet etmekten ziyade Müslümanların düşünsel sorunlarına cevap bulmaya yönelik olduğu açıktır. Fakat kelamcıların mütekaddimûn dönemi metodolojisine baktığımızda karşımıza güçlü bir cedel/diyalektik yöntemi çıkar. Güçlü diyalektik yönteminin bir Müslümanın zihnindeki problemlere çözüm bulmaktan ziyade farklı düşünen birini ikna etmeye yönelik bir metodoloji olduğunu söylemeliyiz. Bu anlamda “kelamcıların dine davet konusundaki durumları nedir?” sorusuna verilebilecek makul cevabın, dine davet edilmesi gereken insanlar karşısında Müslümanların zihni/entelektüel anlamda üstünlüklerini ikna eder nitelikte anlatmak olduğu söylenebilir.
Cedel yapmanın dini bir davet metodu olarak görülüp görülmeyeceği problemi burada çözülmesi gereken bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Bilindiği üzere insanlar din seçerken tartışma sonucunda yenildiklerini itiraf ederek rakibin dinine teslim olmak gibi bir durum dolayısıyla dinlerini değiştirmemektedirler. Diğer bir ifade ile aslında cedel/tartışma/diyalektik bir insanı doğrudan Müslüman olmasını sağlamamaktadır. Çoğunlukla insanlar muhatap oldukları erdemli tavırlar ve karşılıksız iyilik vb. durumlarda din değiştirmektedirler. Hatta tartışma bir insanın dine inanma gibi bir niyete sahip olan insanları işe inat ve münakaşa girdiğinden dolayı fikrinden vazgeçmesine bile sebep olabilmektedir. Bu durum kelamcıların dine davet konusundaki durumlarını ve gerçekten insanları en son ilahi dine davet etmede başarılı olup olmadıklarını tahlil etmeyi gerektirmektedir. Şunu söylemek gerekir ki bir din tıpkı bir vatan gibi bir yandan kendisini savunacak güvenlik güçleri diğer yandan orayı imar edecek erdemli insanlar ve nitelikli örnekler vb. tarafından birçok yönden temsil edilme ile varlıklarını sürdürmektedir. Bu anlamda kelamcıların, her ne kadar insanları doğrudan dini kabule davet eden bir metodolojiyi takip etmeseler bile diğer insanlar karşısında İslâm’ın inceliklerini ve diğer inançlara karşı entelektüel seviyesi konusunda onların zihinlerini tatmin etme anlamında davette önemli bir işlev gördükleri söylenebilir. Bir insan kelamcı ile karşılaştığında o anda doğrudan dine yönelmeyebilir fakat İslâm’ın düşünsel anlamda çok derinlikli bir felsefeye sahip olduğu konusunda ikna olabilir. Ayrıca insanların bir kısmı felsefe vb. derinlikli anlayışlara sahip olabilmektedir. Bunların bir yönden dini düşünceyi küçümsemelerine engel olmak diğer yönden ise bunlara dinin felsefi derinliğini gösterme işi de kelamcılara düşmektedir. Bu durum kelamcıların bulundukları toplumda dine davete çok önemli bir katkı sunduklarının birer kanıtıdır.
Yazar: | Hüseyin KAHRAMAN |
Sempozyum Başlığı: | VI. Uluslararası Battalgazi Bilimsel Çalışmalar Kongresi |
Yer: | Malatya |
Yayıncı: | İksad |
Tarih: | 8-9 Mayıs 2021 |
Sayfa: | 64-65 |
ISBN: | 978-605-70554-4-6 |
URL: | https://www.iksadkonferans.com/_files/ugd/614b1f_ebdaaa7389a44cc58559a919f5283a9f.pdf |