Çağdaş Selefî Akımların Akıl Karşıtlığı ve Doğurduğu Sonuçlar
Her dinin müntesipleri için, ilk nesillerin ayrı bir değeri vardır. Çünkü onlar yeni bir dine karşı ortaya çıkan reaksiyonlara karşı canla başla direnen dinin sonraki nesillere ulaşması için her türlü fedakârlığı gösteren kişilerdir. Onlara karşı minnet ve saygı duyulması dini bir vecibedir. İslam söz konusu olduğunda Selef ilk üç nesildir (Sahabe, Tabiîn ve Tebeu’t-tabiîn). İlk…
Deizm bağlamında nübüvvete yapılan eleştiriler
İnsan pek çok üstün özellik ve yetenek ile donatılmış bir varlıktır. Ancak insan bu üstün yetenekleri yanında zayıf iradeli ve kötülüğe eğilimli de bir varlıktır. Bu nedenle insanı düşünce ve davranışlarında doğru yola iletecek bir rehbere ihtiyaç vardır. Allah kullarını akılları ile tek başına bırakmamış peygamberler ve ilahi kitaplar göndererek onlara doğru yolu göstermiştir. Nübüvvet…
Kâdî el-Beydâvî’de akıl-nakil ilişkisi
Akıl-nakil konusu, İslam düşünce tarihinde sürekli olarak tartışılan bir konu olmuştur. Kelâmcıların aklı ön plana çıkartıp onunla argümanlar geliştirdikleri bilinmektedir. Fakat naklin de kelâmda önemli bir yeri vardır. Kelâm âlimleri zahiriye, selefiye ve diğer nakilci ekollerin şiddetli eleştirilerine maruz kalmışlardır. Onlar tevil ve reyi kullanan kelâmcıları şiddetli bir şekilde yermişlerdir. Bu eleştirilere muhatap olan kelâmcıların…
İbn Sînâ ve İmam Gazzâlî’de yeniden dirilişle ilgili nassların yorumu
“İbn Sînâ ve İmam Gazzâlî’de Yeniden Dirilişle İlgili Nassların Yorumu” isimli bu araştırmamız, bir giriş, iki bölüm ve bir sonuçtan oluşmaktadır. Müelliflerin diriliş konusundaki görüşleri belirlenirken tespit, analiz ve çıkarım yöntemleri takip edilerek metin oluşturulmuştur. Bununla birlikte İbn Sînâ ile İmam Gazzâlî’nin yaşadıkları dönemin siyasi, sosyal ve kültürel hayatının fikrî oluşumlarına etkileri gösterilerek, bağlı oldukları…
Kendini Sınırlayan Tanrı Tasavvurunun İmkânı ve Mu‘tezile
İnsanın özgür iradesinin ispatı problemine yönelik çözüm denemelerinden biri Tanrı’nın kendisini gönüllü olarak sınırlaması anlamına gelen ilahi kendini sınırlama (divine self-limitation) yaklaşımıdır. Yahudi ve Hıristiyan teolojilerinde görülen bu perspektifle modern dönemde Süreç ve Kuantum felsefelerinde karşılaşılır. Bu çalışmada ilgili düşünce biçimi, Mu‘tezilî bilincin düşünce biçimiyle kıyaslanmıştır. Öncelikle Tanrı’nın kendini sınırlamasının imkânı, sınır teorisi varsayımıyla sorgulanmıştır….
İmam Mâtürîdî’ye Göre İnanç Esaslarının Bireysel ve Toplumsal Yaşama Yönelik Katkıları
Mâtürîdî, Allah’ın yarattığı her şeyde, yaratılış gereği hikmetler bulunduğunu kabul etmiştir. Burada Eş’ariler daha farklı düşünmektedir. O, hikmet boyutunun kapsamını dini buyruklara da kaydırarak, Allah’ın emir ve nehiylerindeki hikmetler üzerinde durmuştur. Zira Allah Teâla, hikmet sahibi olup, hakîmdir. Hakîmden ise ancak hikmet zuhur eder. Bu hikmet, yaratıklar, emirler ve yasaklarda da kendisini gösterir. Ehl-i sünnet’in…
Sûfilerin Kelâmcılara Bakışı
Tasavvuf ve Kelâm İslâm düşünce yapısının şekillenmesinde önemli roller üstlenmiş disiplinlerdendir. Farklı bakış açılarıyla İslâm’a zenginlik kazandıran bu ilimler asırlardır süregelen tartışmaları da beraberinde getirmişlerdir. Mutasavvıflar ve mütekellimler birbirlerini eleştirirken ifrat ve tefrite düşerek itidal çizgisini zaman zaman kaybetmiş, karşımıza acımasız tenkitçiler olarak çıkmışlardır. Ancak ifrat ve tefritten uzak itidal üzere olan sûfîler ve kelâmcılar…
Mâtürîdî’nin Düşüncesinde Nübüvvetin Aklî Temellendirilmesi
İslam inancına göre dinin/vahyin insanla buluşması peygamberler aracılığıyla gerçekleşmiştir. İlahi irade peygamber göndermekle insana lütufta bulunduğunu beyan etmiştir. Mâtürîdî’nin özellikle Tevhîd adlı eserine baktığımızda, kendi dönemindeki çağdaş akımlarla yüzleştiği ve hesaplaştığı söylenebilir. Konuları ele alırken hem çağdaş inançların müntesipleriyle tartışmaları hem de temellendirmelerinde akli referanslar dikkati çekmektedir. Bu şüphesiz dönemsel bir ihtiyacı dile getirmektedir. Özellikle…
İmam Mâtürîdî’de Bilgi Kuramı ve İmanda İstidlâlî Bilginin (Aklın) Rolü
İslam düşüncesinde iman kavramı, tarih boyunca gerek İslam kelâmcıların, gerekse felsefecilerin üzerinde önemle durduğu bir konu olmuştur. Bunun pek çok sebebinden bahsedilebilir, fakat iman kavramının soyut bir mânâyı ifade etmesi ve rasyonalist bir bakış açısına göre pek itibar görmemesi, öte yandan Müslümanların ve diğer bazı din mensuplarının bu kavrama önem atfedip, onu kutsal bir varlığa…
İmâmiyye Şîası Rivâyet Kaynaklarına Göre İmâmların Allah’a İnanmayanlara Getirdikleri Aklî Deliller
Kişinin rabbini tanıması ya da inkâr etmesi insanlık tarihi kadar eskidir. Bezm-i elestle başlayan bu mesele, insan var olduğu müddetçe devam edecektir. Tarihin her döneminde münkirlere Allah’ın varlığını ispatlamaya çalışan âlimler hep olmuştur. Şîa imâmları da bunlar arasında takip ettikleri metodla temayüz etmişlerdir. Onlar, hem fıtrî hem de aklî delillerle, birbirlerinden farklı fikir ve düşünceye…