Hanefî/Mâtürîdî ve Şâfiî/Eşꜥarî Mezheplerinde İrtidadı Sonrası İslâm’a Dönen Kişinin Önceki Amellerinin Durumu
Günahın, imanı ve diğer salih amelleri boşa çıkarmayacağı hususunda birleşen Ehl-i sünnet âlimleri, irtidadından sonra yeniden İslâm’a dönen kişinin ilk Müslümanlık devresinde işlemiş olduğu amellerin durumu hakkında görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Genel anlamda Hanefî/Mâtürîdîler doğrudan irtidad ile o amellerin boşa çıkacağını savunurken, Şâfiî/Eş’arîler ise bunun için ayrıca riddet üzere ölümü şart koşmuşlar, tek başına irtidad ile…
Zihnî Varlık Tartışmaları Çerçevesinde Ma‘dûma Dair Bilginin Yeri Meselesi: Müteahhir Dönem Kelâmı Bağlamında Bir İnceleme
Zihnî varlık problemi ontolojik ve epistemolojik yönleriyle birçok konuyla ilişkili olan çok boyutlu bir meseledir. Hem filozoflar hem de kelâmcılar problemi farklı yönleriyle ele almışlar ve aralarında tartışmışlardır. Bu tartışmalar kabul ve ret sadedinde zihnî varlıkla ilgili birtakım delillerin ve eleştirilerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Farklı konularla da ilişkilendirilen bu tartışmalar içerisinde özellikle ma‘dûmlara ilişkin bilginin…
Bir Mûcize Örneği Olarak Hz. Peygamber’in İnsanları Dönüştürme Kabiliyeti
Kelâm âlimleri “mûcize” kavramını iki farklı şekilde tarif etmişlerdir. Bunlardan ilkinde mûcize “Peygamber olduğunu ileri süren kimsenin elinde, onun doğruluğunu kanıtlamak için meydana gelen hârikulâde olay” şeklinde tanımlanmıştır. İkinci tarife göre ise mûcize: “Peygamberlik iddia eden bir zâtın elinde, inkârcılara meydan okuduğu bir sırada, kendisini doğrular mâhiyette, başkalarının benzerini yapamadıkları, Allah tarafından yaratılan, olağanüstü olay”lara…
Muhaddis Bir Kelâmcı: Şemseddîn el-Kirmânî ve el-Mevâkıf Şerhi (Bilgi ve Nazar Bahsi Özelinde Bir Değerlendirme)
İslam düşünce tarihinde gelişen ilmî disiplinlerden hadis ve kelâm ilimleri bazı durumlarda birbiriyle çatışabilecek iki farklı yönteme sahiplerdir. Kelâm, dini akıl üzerinden temellendirmeyi hedeflerken, hadis ilmi Hz. Peygamber’in (s.a.v.) hadislerini ve sünnetini dinî anlayışın merkezine oturtmaktadır. Bu durum, düşünce geleneğimizde kelâmcılar ve hadisçiler arasında belli ölçüde ayrışmaların yaşanmasına neden olmuştur. Bu minvalde bu çalışmanın temel…
18. Yüzyıl Osmanlı Düşünürü Hafîdü’n-Nisârî’nin Risâle fi mec´ûliyyeti’l-mâhiyyât Başlıklı Risalesi: İnceleme ve Tahkik
Varlık-mahiyet ayırımının İbn Sina (ö. 428/1037) tarafından metafiziksel düzlemde ele alınışı, sadece zorunlu varlığı temellendirmeye yönelik bir adım oluşturmadı, nedensellik ekseninde mümkün varlığın zorunlu varlıkla ilişkisine ve mümkünün yaratılışına dair bir açıklama getirme amacını da taşıdı. Varlığın ve mahiyetin illetleri, kendinde mahiyetin statüsü, mahiyetin varlık kazanması hususlarıyla ilgili İbn Sînâcı yaklaşımın Fahreddîn er-Râzî (ö. 606/1210)…
Te’vîlâtü’l-Kur’ân’da Mâtürîdî’nin Felsefe Algısı
Çalışmanın temel hedefi Te’vîlâtü’l-Kur’ân bağlamında Mâtürîdî’nin (öl. 333/944) genel olarak felsefeye bakışını tespit ve tahlil etmektir. Başlangıçtan günümüze kadar ulaşan tefsirler arasında filozof (el-felâsife) kelimesi ile felsefecilerin görüşlerine ilk kez yer veren Te’vîlât’tır. Öyleyse Mâtürîdî dini yorumlarken dini dışı sayılan unsurlara açıktan müracaat eden ilk kişidir. Fakat o yorumlama sırasında uyulacak ilkeyi koymuştur. Bu bir…
Kelâm ve Felsefe Açısından Şüphe
Şüphe kavramı tarihi süreçte epistemolojik anlamda dinlerin ve felsefenin ortak meselesi olagelmiştir. Felsefe tarihinde derinlemesine ve çeşitlilik içinde kullanılan bu kavram, İslam düşüncesinde daha işlevsel bir şekilde araştırma ve sorgulama amaçlı kullanılmıştır. Bu bağlamda felsefe açısından septik, metodik ve fideistik olmak üzere üç şüphe türünden bahsedilebilir. İslam düşüncesinde bu şüphe türlerinden ilki olan septik şüphe…
Şiâ-İmâmiyye’nin Muhaddes ve Mütevessim Kavramlarına Bakışı
Şiî düşüncenin özünü oluşturan nas ve tayin fikrini on iki imam inancı şeklinde sistemleştirerek temel bir iman esası olarak benimseyen İmâmiyye, imâmeti nübüvvetin devamı mahiyetinde görmekte; dolayısıyla imamlarla Hz. Peygamber’i birçok açıdan özdeşleştirmektedir. Bu anlayış neticesinde Kur’ân’da yer alan nübüvvet ve risâlet konulu âyetlerde geçen “nebî” ibaresinin yanına “imam”ı da yerleştiren İmâmiyye, naslarda geçen bütün…
Eleştirinin Eleştirisi: Bilgi Tanımı Bağlamında Hüsâm Çelebi’nin Hatibzâde Tenkidi
İslam düşüncesinin erken döneminden itibaren kelâmcılar tarafından varlık, bilgi ve değer konusu hakkında çalışmalar yapılmıştır. Kimi kelâm-felsefe kitapları varlık konusu ile başlarken, kimileri de bilgi konusu ile başlatılmıştır. Bilginin iman ile yakın ilgisi bilinmektedir. Bu yakın irtibattan dolayı kelâmcılar; bilginin tanımı, sınırları, kaynakları, imkânı gibi başlıklar etrafında kendilerine özgü bilgi felsefesi inşa etmiştir. Öznel yönü…
Oryantalistlerin Mâtürîdîlik Algısı: Ulrich Rudolph ve Angelika Brodersen Örneği
Mâtürîdî kelâmı, hem İslâm dünyasında, hem de oryantalistlerin ortaya koymuş oldukları çalışmalarda ihmal edilmiştir. Oryantalist araştırmacıların kelâm ilmine dâir ortaya koymuş oldukları çalışmaların tarihsel seyrine bakıldığında, çoğunlukla Mu’tezile, Eş’ârîlik, Şia ve günümüze dahi ulaşmayan küçük fırkalaşma hareketleri üzerinde yoğunlaşıldığı görülmektedir. 1950-60’lı yıllara kadar oryantalist çalışmalara çok fazla konu olmayan Mâtürîdîliğin fark edilmesi ve üzerinde durulmaya…