Dini-Politik Bir Hareket Olarak Teşekkül Sürecinden Günümüze Vehhabilik

Bu makalenin konusu, 18. yüzyılın ortalarında, o zamanlar Osmanlı Devleti yönetiminde olan Arabistan’ın Necd bölgesinde, Muhammed bin Abdülvehhâb’ın (öl. 1792) önderliğinde ortaya çıkan ve günümüzde Suûd Devleti’nin resmi mezhebi olan Vehhâbîlik hareketidir. Genel olarak Hanbelî ekolüne dayanan bu hareketin oluşumunda İbn Teymiyye (öl. 728/1328) ve İbn Kayyım el-Cevziyye (öl. 751/1350) gibi âlimlerin, selefin saf inancına dönme anlayışı oldukça etkili olmuştur. İbn Abdülvehhâb temel olarak tevhidi odak noktası yapmış, özellikle şirk ve bid‘at konularında oldukça katı görüşler ortaya koymuştur. İbn Abdülvehhâb görüşlerini yayarken, çeşitli bid‘atlarla bozulmuş dini temizleyerek aslına döndürme ve ihya etme iddiasında olduğunu savunmuştur. Fakat onun başlattığı bu hareketin Osmanlı karşıtı bir isyana dönüşmesi ve süreç içerisinde özelikle İngilizlerle kurulan ve günümüzde hala süren yakın ilişkilerin varlığı çeşitli tartışmaları beraberinde getirmiştir. Ayrıca Batılı birçok seyyah ve diplomatın bu hareketi “reformist”, “İslam Protestanları” gibi sempatik kavramlarla tanımlaması ve bu harekete tarihi süreç içerisinde verdikleri destekler tartışmaları derinleştirmiştir. Dolayısıyla dinî ihya iddiası taşıyan bu hareketin salt dini saikle mi yoksa siyasi gaye ile mi ortaya çıktığı hala tartışmalı bir konudur. Ancak ortaya çıkışından sonraki gelişmeler, bu hareketin dini referanslı politik bir hareket olduğunu göstermektedir. Vehhâbîlik temel olarak dindeki bid‘atlara karşı çıkmayı ve peygamber zamanındaki dini hayat tarzına dönüş düşüncesini esas alan fikirlerle ortaya çıkmıştır. Ancak kısa süre sonra Osmanlı Devleti’nin İslam dinini yorumlama ve yaşayış şekline itiraz ederek, kendisine siyasi müttefikler bulmuş ve onlarla birlikte silahlı mücadele yürüterek Osmanlı Devleti’nin Arap yarımadasındaki gücünü kırma gayesi gütmüştür. İbn Abdülvehhâb, bunu yaparken özellikle bid‘at, hurafe ve şirk kavramlarından hareketle katı yorumlar ortaya koymuş ve bunu kabul etmeyen kimselerin şirke düştüğünü, dinden çıktığını, dolayısıyla böyle kimselerin can ve mallarının helal olduğunu iddia etmiştir. Vehhâbîlik kendi görüşlerini kabul ettirmek için baskı, şiddet ve silahı bir yöntem olarak benimsemiştir. Yöntemindeki katılık nedeniyle ilk başlarda fazla taraftar bulamayan İbn Abdülvehhâb kendisine siyasi destek aramaya başlamış ve ilk önce Uyeyne emiri Osman’ı ikna etmiştir. Ancak gelen tepkiler üzerine kısa süre içeresinde bu desteği kaybetmiş ve bulunduğu bölgeden sürülmüştür. Bunun üzerine Riyad yakınlarındaki Dir‘iye kasabasına gelen İbn Abdülvehhâb, 1744 yılında oranın emiri Muhammed bin Suûd’u ikna ederek onunla tarihte Dir‘iye sözleşmesi olarak bilinen bir anlaşma yapmıştır. Böylece aradığı siyasi ve askeri desteği bulmuş olan Vehhâbîler, kısa süre içeresinde Osmanlı Devleti’nin İslam dinini yorumlama ve yaşayış şekline itiraz ederek isyana giriştiler. Vehhâbîlerin bu isyanı Osmanlı’nın dini ve siyasi bütünlüğünü bozmuş, Türk düşmanlığını içeren Arap milliyetçiliğinin doğuşunda etkili olmuş ve Osmanlı Devleti’nin yıkılışını hızlandırmıştır. Bu durum 400 yıl Türk hâkimiyetinde kalmış olan Hicaz bölgesinin tamamen ayrılması sonucunu doğurmuştur. Ortaya çıktığı andan bu yana şiddet ve baskı yoluyla etkisini sürekli artıran Vehhâbîlik etkili olduğu bölgelerde dinî, sosyal ve siyasi alanlarda çeşitli değişimlere neden olmuştur. Halen etkisini İslam dünyasının değişik yerlerinde devam ettirmektedir. Günümüzde Suûd Devleti’nin resmî ideolojisi durumundadır. Vehhâbîlik uzun süredir Suûdi Arabistan Devleti’nin her türlü desteği ile İslam coğrafyasında yayılmaya çalışılmaktadır. Suûdi Arabistan prensi Muhammed bin Selman, Batının talebiyle Vehhâbîliği yaymaya çalıştıklarını ifade etmiştir. Bu durum Vehhâbîliğin ağırlıklı olarak politik bir hareket olduğunun göstergesidir. Bunun sonucunda İslam dünyasının çeşitli yerlerinde Vehhâbî etkisi görülmeye başlamış ve buna bağlı olarak yeni dini hareketler oluşmuştur. Bu hareketlerden bazıları terörü, silahı ve şiddeti yöntem olarak benimseyen radikal dini gruplardır. Son dönemlerde gerek Amerika önderliğindeki Batılı güçlerin çeşitli bahanelerle Müslüman coğrafya üzerine yapmış oldukları acımasız saldırı ve işgaller, gerekse İslam dünyasının kendi içerisindeki gelişmeler, Selefi-Vehhâbî düşünce içinde eskiden beri var olan ayrışmaları derinleştirmiştir. Bunun sonucu olarak günümüzde Selefiliğin, Suûdi Selefilik, Cihadi Selefilik ve Tekfirci Selefilik olarak isimlendirilen üç biçimi ortaya çıkmıştır. Bu çalışma kendilerini Selefilik ekseninde değerlendiren Vehhâbîliğin ortaya çıkışı, teşekkül süreci ve günümüzdeki durumunu ele almaktadır.

Yazar:Hüseyin ŞAHİN
Yayın:Kocatepe İslami İlimler Dergisi
Cilt:5
Sayı:2
Sayfa:617 – 636
Tarih:2022
DOI:10.52637/kiid.1182672
ISSN:2757-8399
URL:https://dergipark.org.tr/tr/pub/kiid/issue/73811/1182672