Bu makale Harputlu Abdülhamid Hamdi Efendi’nin insan fiilleri konusundaki görüşlerini tespit etmek ve değerlendirmek amacıyla yazılmıştır. İslam düşünce tarihinde Müslüman âlimlerin zihinlerini en fazla meşgul eden konulardan birisi kuşkusuz bir problematik olarak “insanın fiillerindeki özgürlüğü”dür. Allah’ın mutlak iradesi karşısında insan iradesinin mahiyeti, fiillerindeki rolü ve buna bağlı olarak ortaya çıkan problemler İslâm düşüncesi tarihinde mezhepler arasında polemik konusu olmuştur. Halk-u ef’âli’l-ibâd bağlamında ele alınan bu tartışmaların ortaya çıkmasında dış etkilerin yanı sıra devrin idaresinin yapmış olduğu uygulamaların da etkisi olduğu kuşkusuzdur. Bu hadiseler ifrat ve tefrit olarak nitelendirebileceğimiz Kaderiyye ve Cebriyye fırkalarının ortaya çıkmasının zeminini hazırlamıştır. Kaderiyye fırkası insanın fiillerinden sorumlu tutulabilmesi için özgür olması gerektiğini, dolayısıyla kendi fiillerini kendisinin yarattığını savunmuş; buna karşın Cebriyye, Allah’ın mutlak iradesi karşısında insanın irade ve kudretini mecâzî olarak kabul etmiş, gerçek anlamda insana hiçbir fiilin nisbet edilemeyeceğini söyleyerek onu tamamen iradesiz bir varlık olarak tasavvur etmiştir. Ehl-i sünnetin temsilcileri sayılan Eş’arîyye ve Mâtürîdiyye ekolleri ise her ne kadar detaylarda farklı görüşlere sahip olsalar da yaratmanın Allah’a ait; kesbin ise kullara ait olduğu düşüncesini geliştirerek orta yolu bulmaya çalışmışlardır. Bu önemli konu kelâm ilminin temel meselelerinden birisi olup üzerinde birçok eser kaleme alınmıştır. Bu mesele ile ilgilenenlerden birisi de Osmanlı’nın son dönem âlimlerinden birisi olan Harput’lu Abdülhamid Hamdi Efendi’dir. Abdulhamid Hamdi el-Harpûtî, insan fiilleri meselesini es-Simṭu’l-ʿabkarî fî şerḥ-i ʿikdi’l-cevherî fi’l-farḳ beyne kesbî’l-Mâtürîdî ve’l-Eşʿari (Mâtürîdî ve Eş‘arî’nin kesb teorisi arasındaki fark konusunda yazılmış olan ʿikdi’l-cevherî’yi şerh etme maksadıyla dizilmiş şahane inciler) adlı eserinde tartışmıştır. Söz konusu eser Nakşibendiyye tarikatı sûfîlerinden Hâlid el-Bağdâdî’nin (ö. 1242/1827) Risâletü’l-ʿiḳdi’l-cevherî adlı eserinin şerhidir. Bu makalede söz konusu eser içerisinde sadece Abdülhamid Efendi’nin görüşleri seçilmiş, eserdeki metnin sahibi Hâlid el-Bağdâdî’nin fikirlerine ise temas edilmemiştir. Eser insan fiilleriyle bağlantılı olan birçok kelâmî meseleyi de içermektedir. Ancak bu meselelerden sadece insan fiilleriyle direkt bağlantılı olan görüşler ele alınmıştır. Abdülhamid Efendi şerhinde ana metne bağlı kalarak konuları incelemeye çalışmış; bununla birlikte metnin sahibine katılmadığı yerlerde bunu dile getirmekten ve yeri geldikçe eleştirmekten de geri durmamıştır. İslâm filozoflarına yönelik özellikle Gazzâlî (ö. 505/1111) tarafından yapılan ithamların haksız olduğunu, zîrâ onların bütün fiillerin yaratıcısının Allah Teâlâ olduğuna dair inançlarını koruduklarını belirterek tevhîdî bir düşünceye sahip olduklarını ifade etmiştir. Şu kadar var ki onların meseleyi determinist bir anlayışla ele aldıklarını bunun gerekçesinin de akıllar nazariyesine olan bağlılıkları olduğunu dile getiren Abdülhamid Efendi, böylece Gazzâlî’nin onlar hakkındaki eleştirilerine de katılmadığını belirtmiştir. Mâtürîdî mezhebi mensubu olan Abdülhamid Efendi’nin zaman zaman Eş’arî görüşleri eleştirmesi ve Mâtürîdî görüşleri öne çıkarması, onun mezhebini temsilin etkisinde kaldığını gösteren kanıtlardır. Eserinde Eş’arîlerin kesb teorisini derli toplu bir şekilde net olarak ortaya koyamadığı gibi Eş‘arîlik ile Mâtüridîliğin konuyla ilgili görüşlerini mukayese ederken verdiği bilgilerde birbiriyle çelişen hususlara rastlamak mümkündür. Öte yandan Abdülhamid Efendi’nin konuyla ilgili oluşmuş literatürün etkisinden kurtulamadığı, tekrara düştüğü ve yeni bir şeyler söylemekte oldukça çekinceli davrandığı söylenebilir. Sonuç itibariyle insan fiilleri meselesinde Cebriyye’nin ifrat, Mu‘tezile’nin ise tefrit tarafını temsil ettiğini söyleyen Abdülhamîd Efendi, Eş’arî ve Mâtürîdî anlayışı orta çizgiyi temsil eden mezhepler olarak değerlendirmiştir. Eş’arî ve Mâtürîdî ekollerin insan fiilleri konusunda cebr ve tefvîz arasında orta yol tutmalarını doğru bir tavır olarak görmüştür. Zaman zaman Eş‘arîliğin görüşlerini eleştirmiş olsa da bu meselede Eş‘arî ve Mâtürîdî mezheplerini selef çizgisinin bir devamı olarak nitelendirmiştir.
Yazar: | Erkan BULUT |
Yayın: | Amasya İlahiyat Dergisi |
Cilt: | |
Sayı: | 19 |
Sayfa: | 9 – 43 |
Tarih: | 2022 |
DOI: | 10.18498/amailad.1171442 |
ISSN: | 2667-6710 |
URL: | https://dergipark.org.tr/tr/pub/amailad/issue/74262/1171442 |