Bu çalışmada, XVIII. yüzyıl Osmanlı âlimlerinden Dâvûd-i Karsî’nin (öl.1169/1756) Risâle fi’l-iḫtiyârâti’l-cüzʾiyye ve’l-irâdâti’l-ḳalbiyye adlı risâlesinde insanın irâdî/bilinçli eylemlerindeki özgürlüğü ve sorumluluğuyla Allah’ın her şeyin yaratıcısı olması arasındaki paradoksu nasıl çözümlediği incelenecektir. Ayrıca risâlenin tahkik ve tercümesi de yapılmak suretiyle risâle literatüre kazandırılacaktır. Çalışmaya konu olan risâle, İslâm düşünce geleneğinde insan fiilleri başlığı altında telif edilen irâde-i cüzʾiyye, efʿâl-i ʿibâd, ḫalk-ı aʿmâl, kazâ ve kader risâle silsilesinden bir halkadır. Risâle, metin ile şerhin iç içe olduğu memzûç şerh yöntemiyle yazılan nadir örneklerden birini teşkil etmektedir. Dâvûd-i Karsî, risâlede irâdî fiiller hakkında üçü gayr-i meşhûr, dördü meşhûr olmak üzere yedi görüşü detaylı şekilde inceler. Meşhûr olmayan görüşleri yorumlayarak, bunları meşhûr görüşlere dahil eder ve risâlenin yaklaşık 4’te 3’lük kısmını bu yaklaşımlara ayırır. Risâlenin son aşamasında kendi mezhebi olan Mâtürîdî görüşünün, Selefin “Ne cebir ne de tefvîz yalnızca bu iki yaklaşım arasında bir durum vardır.” şeklindeki görüşüyle paralellik arz ettiğini söyler. Esîrî Mehmed Efendi’den (öl. 1092/1681) esinlenen Karsî, irâdî fiilin “iki kudret”, “iki meşîet” ve “bir tekvîn”in toplamıyla hâsıl olduğunu ve ilk dört tanesinin yakın sebep, tekvînin ise müessir olduğunu savunur. Karsî, hem insanın fâilliğini ispat etmek hem de Allah’ın yaratma sıfatını korumak amacıyla fiilin anlamları ve hâl teorisinden hareket eder. Aslında ilâhî sıfatlar ve ontolojik meselelerin anlaşılmasında kullanılan hâl kavramı, Mâtürîdî kelâmcısı Sadrüşşerîʿa es-Sânî (öl. 747/1346) tarafından fiiller konusuna da uygulanarak bir eylem doktrini geliştirilmiş ve bu doktrin halef müteahhirûn Mâtürîdî kelâmcılar tarafından kabul görmüş ve kullanılmıştır. Karsî, Sadrüşşerîʿa’ya referansla fiile ait anlamlar ve bu anlamların varlık modlarından hareket ederek meseleyi temellendirmeye çalışır. O, fiil denildiğinde bundan iki anlamın anlaşıldığını; bunlardan birisinin masdarî anlam diğerinin ise bu masdarî anlamla hâsıl olan şey olduğunu ortaya koyar. Fiilin masdar manası fiilin “şey olmayan ciheti”ni ve fiilin masdarla hâsıl olan manası ise “şey olan ciheti”ni teşkil etmektedir. Böylece fiilin “şey” ve “mevcût” olmayan yönünün, yaratmaya konu olmaması sebebiyle bu, insanın gerçek fâil oluşunun hareket noktası olmuştur. Benzer şekilde Karsî, irâde, kast ve ihtiyâr-ı cüzʾî anlamındaki meşîetin, insandaki varlığının tabi olma yoluyla gerçekleştiğini ve hâl kabilinden olması sebebiyle yaratılmamış olduğunu savunur. Buradan hareket eden Karsî; bir taraftan fiilin mevcût ve şey olmayan yönüyle beri taraftan meşîet, irâde ve kastın yaratmaya konu olmaması sebebiyle hem insanın fiillerindeki irâde özgürlüğünü hem de Allah’ın mutlak yaratıcılığını korumuş olmaktadır.
Yazar: | Mustafa BORSBUĞA |
Yayın: | Kader |
Cilt: | 19 |
Sayı: | 1 |
Sayfa: | 233 – 321 |
Tarih: | 2021 |
DOI: | 10.18317/kaderdergi.898088 |
ISSN: | 2602-2710 |
URL: | https://dergipark.org.tr/tr/pub/kaderdergi/issue/63320/898088 |