İslam, kelamcıların insanın dünya ve ahirette saâdete erişmenin aracı şeklinde tanımladığı nübüvveti, bir inanç ilkesi olarak kabul etmesine rağmen yine kendisi nübüvvet müessesesini sona erdirmiştir. İslam’ın hatmü’n-nübüvve öğretisine Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi semavî dinlerin müntesiplerinin yanı sıra peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkanlar (mütenebbi) da bu öğretiye karşı çıkmıştır. Ehl-i kitab son peygamberin kendilerinden gelmesi gerektiğini ileri sürerek hatemiyete karşı çıkarken, mütenebbiler ise şimdiye kadar peygamberlik müessesesi kapanmadığı halde neden şimdi kapandı? Peygamber göndermek Allah’ın bir lütfu ve rahmetiyse peygamberliğin sona ermesi Allah’ın rahmetini insanlardan kesmesi anlamına gelmez mi? Yeni bir şeriat ile peygamber gönderme durumu sona erse bile, önceki peygamberin şeriatını tebliğ için peygamber gönderilse ne sakıncası olur? gibi sorularla İslam’ın hatmü’n-nübüvve tasavvurunu sorgulamışlardır. Konu klasik kelam eserlerinde ele alınmış olmasına rağmen günümüzde Batı felsefesi ve müsteşriklerin iddiaları karşısında yetersiz kaldığı kabul edilmektedir. İslam’ın hatmü’n-nübüvve öğretisini teolojik ve akılcı yöntemle ele alan Muhammed İkbal yaptığı izahlarla konuyu başarılı bir şekilde savunmuş ve İslam düşüncesine farklı bir bakış açısı kazandırmıştır. Çalışmamızda Hz. Peygamber’in vefatından sonra tartışılmaya başlayan ve asrımıza kadar devam hatmü’n-nübüvve problemi önce klasik dönem kelamcıların bakış açısıyla ele alınacak ardından Müslüman düşünür Muhammed İkbal’in yaptığı açıklamalara yer verilerek konu akli ve teolojik olarak izah edilmeye çalışılacaktır.
Yazar: | Selim GÜLVERDİ |
Yayın: | Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi |
Cilt: | 11 |
Sayı: | 21 |
Sayfa: | 263 – 291 |
Tarih: | 2022 |
DOI: | |
ISSN: | 2146-7900 |
URL: | https://dergipark.org.tr/tr/pub/gifad/issue/68083/1009830 |