Hz. Peygamber’in vefatından hemen sonra İslam ümmeti arasında meydana gelen siyasî anlaşmazlıklar, doğal olarak siyasî arayış ve beklentilerin ortaya çıkmasına sebep oldu. Bu beklentilerden biri de Hz. Peygamber’in neslinden gelecek olan ve “Mehdî” adı verilen kurtarıcıdır. Mehdi, ilk dönemlerde siyasî bir figür iken ilerleyen süreçte, kadim inanç ve kültürlerin de etkisiyle siyasî kişiliğinin yanı sıra aynı zamanda dinî bir önderlik olarak da kabul edilmiş ve itikâdî bir mesele haline dönüşmüştür. Bu sürecin öncülüğünü Şia yapmakla birlikte Hz. Peygamber’e nispet edilen birtakım rivayetler de dikkate alınarak Ehl-i sünnet çevrelerinin de önemli bir kesimi tarafından kabul edilmiştir. İslam düşünce tarihinin ilk dönemlerinde yazılan fırak risalelerinden bunu tespit etmek mümkündür. Müslümanlar arasında siyasî, fikrî ve itikâdî alanların tamamında bir dönüm ve dönüşüm sürecine sahne olan hicrî III. yüzyılda kaleme alınan risalelerin ayrı bir öneminin olduğundan kuşku yoktur. Bu amaçla makalemizde anılan yüzyılın şair, edip, alim ve polemikçilerinden biri olan Nâşî el-Ekber ve onun Mesâilü’l-İmâme isimli risalesi merkeze alınarak, anılan süreç, irdelenmeye çalışılmıştır. Nâşî el-Ekber’in görüş ve düşüncelerini test etmek ve gerektiğinde bağlantılar kurmak amacıyla ona yakın dönemlerde yaşayan ve klasik fırak müellifleri arasında sayılan Nevbahtî ve Ebü’l-Hasan el-Eş‘arî’den de anılan sürece ışık tutacak bilgi ve değerlendirmeler tespit edilmeye çalışılmıştır. Nâşî el-Ekber’in ifadelerinden, ortaya çıktığı zamanda mehdiliğe yüklenilen anlam ile ilerleyen süreçte kazandığı anlamların karşılaştırılması yapılarak, mehdiliğin itikadî bir mesele olarak ne kadar orijinal olup olmadığı irdelenmiştir
Yazar: | Mahmut ÇINAR |
Yayın: | Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi |
Cilt: | 20 |
Sayı: | 4 |
Sayfa: | 1585 – 1599 |
Tarih: | 2021 |
DOI: | 10.21547/jss.994888 |
ISSN: | 2149-5459 |
URL: | https://dergipark.org.tr/tr/pub/jss/issue/65579/994888 |