Hz. Peygamber’in vefatı akabinde vuku bulan hadiselerin ardından ortaya çıkan temel problemlerden birisi hilafet/İmamettir. Ehl-i Sünnet başta olmak üzere Şii olmayan mezhepler, her ne kadar dini anlamda özel önem atfetseler de nihayetinde onu beşerî bir görev/kurum olarak görmektedirler. Oysa İmamiyye Şiası, hilafet ve imamet kavramlarını birbirinden ayırmakta; hilafeti beşerî bir kurum olarak görüp saltanatla özdeşleştirirken imameti risaletin ilahi misyonu üzerinden içeriklendirmektedir. Bu bağlamda Hz. Muhammed ile Peygamberlik makamı nihayete erdiğinde ilahi risalet misyonu son bulmamış; imamet makamında devam etmiştir. İmamet makamının risalet misyonu üzerinden tanımlanması beraberinde “imamların neden Allah tarafından atanması gerektiği”, “imamların dini statüsü ve sahip olduğu nitelikler” gibi hususların bu dini söylem üzerinden geliştirilmesini getirmiştir. Bunun doğal sonucu olarak da tefsir, hadis, kelam ve fıkıh ilimlerinin imamet merkezli bir okumaya tabi tutulmuştur. Yine bazı fer’i meselelerde fıkhi hükümler imamet nazariyesiyle çelişmeyecek şekilde yorumlanmıştır. Bunun da ötesinde tarih, siyaset ve toplumsal hayat üzerinde de ilahi risalet misyonuna sahip imamet inancının güçlü izleri söz konusu olmuştur.
Yazar: | Metin BOZAN |
Yayın: | İlahiyat Akademi |
Cilt: | |
Sayı: | 14 |
Sayfa: | 125 – 156 |
Tarih: | 2021 |
DOI: | 10.52886/ilak.959561 |
ISSN: | 2651-2718 |
URL: | https://dergipark.org.tr/tr/pub/ilak/issue/67775/959561 |