Kitaplar

Sadruşşeria’nın Kelamı Ta‘dil Teşebbüsü Varlık ve Ulûhiyyet Merkezli Bir İnceleme

Sadruşşerîa’nın kelâmı ta‘dîl teşebbüsü ve varlık felsefesinin incelendiği bu çalışma, kelâm-felsefe ve Mâtürîdîlik-Eş‘arîlik ilişkisi açısından Sadruşşerîa’nın Mâtürîdî geleneğin hangi evresini temsil ettiğini ortaya koymaktadır. Çalışmada, Hanefî-Mâtürîdî geleneğin Râzî sonrası kelâmın kavramsal gelişimi ve mesele genişlemesine adaptasyonu Sadruşşerîa üzerinden gösterilmektedir. Sadruşşerîa’nın ta‘dîl teşebbüsünün genelde kelâm-felsefe, özelde ise Mâtürîdîlik-Eş‘arîlik ilişkisi açısından ele alınması ve anlaşılması gerektiği iddia…

Kelami Perspektiften Vahiy Peygamberi

Tüm peygamberlerin gönderiliş gayesi, insanın kendisini, çevresini, hayatı, varlığı ve Allah’ı doğru anlamayı sağlamaktır. Bu sebepten peygamberler, anlamın kaybolduğu, ortalığı yanlış anlamanın kapladığı bir süreçte göreve getirilmişlerdir. Peygamberler; kendini, çevresini, hayatını ve Rabbini yanlış anlayan, bunun neticesinde de hayatının anlamını kaybeden insanlara doğruyu ve doğru anlamanın kalıcı yöntemini her daim hayatın içinde kalmak suretiyle göstermişlerdir….

İrade Ve Özgürlük Eylem Ve Değer Mukaddimât-ı Erbaa Tartışmaları Kavram-Problem-Argüman-Yaklaşım Haritası

Dinî düşünce geleneği teklifi, insanın yaratıcısını bilip tanıdığı ve pratikte ona kulluk ettiği bir dizgiye yerleştirmiştir. Mükellefiyetin eylem boyutu, insanın neleri yapıp yapmaması gerektiği sorusuna verilecek cevaba göre şekillenir. Fakat bu normatif çerçevenin bağlı olduğu bir meta-etik alan söz konusudur. Bu bağlamda ”ahlakla ilgili yargıların niteliği ve kaynağı nedir?” sorusu,” insanın davranışlarını ahlaka konu etmeyi…

Ehl-i Sünnet’in İmamet Anlayışı

Ehl-i Sünnet kelâmcıları imâmete ilişkin meseleleri i’tikâdî, fıkhî ve siyasî boyutta ele almış görünmektedir. Şöyle ki onlar Şîa’nın konuya dair görüşlerini değerlendirip reddederken, Şiîler meseleyi i’tikâdî boyutta ele aldıkları için, iman eksenli bir bakış açısı geliştirmiştir. Ancak Sünnî ulema imâmet müessesesini Ehl-i Sünnet meclisi içinde ele alırken, konuyu daha çok fıkhî ve siyasî bir düzlemde…

Yeni Ateizm’de Ahlakın Kaynağı Sorunu

Düşünce tarihinde din-ahlâk ilişkisi tartışmaları günümüze kadar öneminden bir şey kaybetmeden süregelmiştir. Nitekim ahlâkın kaynağının neye dayandığı her dönemde merak konusu olmuştur. Gerçekten toplumsal ve toplumlararası barış ve sükunun gerçekleşmesi bağlamında değerlerin tarih boyunca erdemli fert ve erdemli toplumun oluşmasında pozitif etkisi göz ardı edilemez. Yeni ateizm düşünürleri de kitle iletişim araçlarının gücünü sonuna kadar…

Mısır’da Mâtürîdîlik Mezhebinin Etkisi -Ebû Hayyân Örneği-

1256 yılında Gırnâta’ya bağlı bir kasabada doğan Ebû Hayyân, Arap Dili ve tefsir alanlarında öne çıkmış velud bir âlimdir. el-Bahrü’l-Muhît adlı tefsiri, tefsir tarihinde iz bırakmış önemli bir müfessirdir. 24 seneye yakın Endülüs bölgesinde kalmış, 1280 yılında Mısır’a hicret etmiştir. 1236’da Kurtuba’nın, 1258’de ise Bağdat’ın düşmesi İslam dünyasını derinden etkilemiş, İslam dünyasının kurtarıcısı, istikrar ve…

İslam’da Bilgi Kaynakları ve Ekollerin Oluşumuna Etkisi

İslam’da bilgi, bilginin kaynakları ve o kaynaklardan elde edilen sonuçlar, tartışılan temel konular arasındadır. Asırlarca devam eden ve bugün de varlığını sürdüren ekollerin içindeki ihtilafların kökenine inmek, onların dinî, siyasî ve fıkhî mahiyetlerini tanımak için beslendikleri bilgi kaynaklarını bilmek gerekir. Zira bu oluşumların her biri, birer güç odağı ve cazibe merkezi olarak var olmuş ve…

Tevhid Davasında Tefrikaya Savrulmak

Son dönemde kendilerini “Selefî” olarak tanıtan yeni grup ve kişilerin çoğaldığı görülmektedir. Bunların en belirgin özelliği yaptıkları tüm faaliyetleri “tevhid” diye isimlendirmeleridir. İslâm’la kurdukları retorik ilişkinin yansıması olan “tevhid”, bu anlayışı benimseyenlerde daha çok şeklî olarak tezâhür etmektedir. “Tevhidi ikame, şirki yok etme” hedefiyle yola çıkan bu anlayış sahipleri, Müslümanların kültürel mirasını, insanların tecrübe ve…

İslâm Düşüncesinde Kötülük Sorunu ve Teodise -I-

İslâm düşüncesinde kötülük sorununun ele alınmadığı, ele alınmış olsa bile genellikle Batı düşüncesinin bir devamı niteliğinde olduğu yönündeki oryantalist iddiaların aksine, kötülük sorunu ve ilâhî adalet konusunun Islâm düşünce geleneğinde çok ciddi bir düzeyde tartışıldığı ve kendi dinî, tarihsel ve entelektüel mirası çerçevesinde çözümlerin üretildiği görmezlikten gelinemeyecek kadar açıktır. Ancak bu miras, üzülerek ifade edelim…

Şirkin Dinî ve Kültürel Temelleri -Tanıdık Dindarlığın Sosyal ve Tarihsel Boyutu-

Artık yakından biliniyor ki, Yüce Allah’a yakınlaşma adına O’nun gönderdiği elçiler ve onların peşinden gelen iyi insanların yolunu takip etmekle işe başlayan bu süreç, zamanla o kişileri işin merkezine yerleştirmekle kalmamış, zaman içinde insanın pek çok isteğini de din diye sunmaya başlamasına neden olmuştur. İşbu nedenledir ki, yola çıkılan değer ile yolda bulunan değerin uyuşmazlığı…