Mâtürîdîliğin önde gelen isimlerinden Ebü’l-Muîn en-Nesefî, geliştirmiş olduğu kelâmî yöntemler ile gerek yaşadığı devir ve gerekse sonraki dönemlerin Müslüman düşüncesi üzerinde etkili olan bir kelâm bilginidir. Kendisi, Mâtürîdîliği sistemleştiren kişi olarak kabul edilmesinin yanı sıra yönteminin özgünlüğü onu ekol içerisinde önemli bir konuma ulaştırmıştır. Nesefî’nin metot ve bilgi birikimini sergilediği konulardan biri hüsün-kubuh meselesi hakkındaki görüşleridir. Hüsün-kubuh (iyi-kötü) konusu, insanın Allah ve evrenle olan ilişkisini belirleyen meselelerden biri olarak kelâmın önemli konularındandır. İyi ve kötünün mahiyetine ilişkin tartışmalar, temelde kaynağının ne olduğu ve bilgisine nasıl ulaşılacağı bağlamında ele alınmıştır. Kötülüğün evrende bizâtihi var olduğunu, Allah’ın adaleti gereği kötülüğü yaratmayacağını ve kötü fiillerin insana ait olduğunu savunan Mu’tezile’ye göre bu kötülükleri bilmenin yolu akıldır. Bu görüşün tam karşısında kötülüğün göreceli bir kavram olduğunu, Allah’ın her şeyi hüsün kapsamında yarattığını ve insana ait fiil olamayacağını savunan Eş’arîler’e göre ise kötülükler sadece nakil yoluyla bilinebilir. Nesefî, iyi-kötü tüm fiillerin Allah tarafından yaratıldığı görüşünde olmakla beraber fiillerin insan irade ve sorumluluğu dışında olmadığını savunur. Bu konuda onun Mu’tezilî ve Eş’arî bilginlerin aksine aklı ve nakli buluşturan mutedil bir yol izlediği söylenebilir. Hüsün-kubuh, güncel tartışmalardan kötülük problemiyle yakından ilgilidir. Bu bağlamda Nesefî’nin kurduğu akıl-nakil dengesi ve hikmet kavramına getirdiği yeni yaklaşımlar düşünüldüğünde meselenin onun perspektifinden incelenmesi önem arz etmektedir.
Yazar: | İKRA GÜVENKAYA |
Tür: | Yüksek Lisans |
Üniversite: | Kırıkkale Üniversitesi |
Danışman: | DOÇ. DR. HARUN ÇAĞLAYAN |
Yayın Yeri: | Kırıkkale |
Tarih: | 2021 |
Sayfa: | 135 |
URL: | https://tez.yok.gov.tr |