Osmanlı devletinde kuruluşundan itibaren varlığını sürdüren çeşitli tasavvufî ekollerin bir ritüel haline getirdiği semâ ile deverân, özellikle 15. yüzyıldan itibaren ulemâ ile meşâyıh arasında en çok tartışılan hususular arasında yer almıştır. Serdedilen görüşler açısından bu hususta ulemâ ile meşâyıhı deverân-ı sûfiyenin dinî meşruiyetini savunanlar ve caiz olmadığını iddia edenler olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür. Bu grupların ilkini daha çok meşâyıh, ikincisini ise ulemâ oluşturmaktadır. Söz konusu tartışmalar 16. yüzyılın başlarından itibaren artmış ve 17. yüzyıla dek süregelmiştir. Tartışmalar üzerine bir yandan deverânın meşruiyetini ortaya koyar nitelikte çeşitli risâleler kaleme alınırken, bir yandan da bu risâlelere reddiye niteliğinde bir takım eserler telif edilmiştir. Bu hususta yazılan eserler zamanla bir semâ-deverân literatürü oluşturmuştur. 17. Yüzyılda Kadızâde Mehmed Efendi’nin (ö. 1045/1635) düşünceleri etrafında şekillenen Kadızâdeliler hareketinin bir takım radikal tutum ve düşünceleriyle tartışma yeniden alevlenmiştir. Halvetî meşâyıhının onlara muhalefet etmesiyle konuya dair lehte ve aleyhte bir takım eserler kaleme alınmıştır. İşte bu çalışmada Kadızâdeliler ile Sivasîler arasında cereyan eden tartışmaların tarihî seyri ele alınarak, tarafeynin konuya ilişkin kaleme aldıkları eserler ve ileri sürdükleri görüşler aktarılmıştır. Ayrıca Kadızâdelilerin semâ-deverân aleyhtarlığının altında yatan mezhebi ve tasavvufî sebepler sorgulanmıştır.
Yazar: | Ali DURMUŞ |
Yayın: | EKEV Akademi Dergisi |
Cilt: | 6 |
Sayı: | 11 |
Sayfa: | 34 – 64 |
Tarih: | 2021 |
DOI: | |
ISSN: | 2651-3595 |
URL: | https://dergipark.org.tr/tr/pub/kalemname/issue/63068/937791 |