Sırrı Giridî’nin Nakdu’l-Kelam adlı eseri ve Kelâm ilmindeki yeri
Sırrı Giridî, Osmanlı Devleti’nde çeşitli görevler yapmış bir devlet adamıdır. Bu görevlerinin yanı sıra Kelâm, Tefsir, Mantık, Edebiyat ve Mezhepler Tarihi gibi farklı alanlarda kitaplar yazmış bir âlimdir. Kelâm alanında yazdığı Nakdü’l-Kelâm adlı eseri Şerh-i Akaid tercümesinden bazı kısaltma ve alıntı yapmakla kısmen tercüme kısmen telif şeklinde düzenlediği eseridir. Eserinde Ehl-i Sünnet’in görüşlerini ifade edip…
Mezhepsel farklılıklar ve birlikte yaşama pratiği “Iğdır örneği”
Bu çalışmamızda günümüzde Müslüman coğrafyasında var olan mezhebî çatışmaların sona ermesi ve Müslümanların, herhangi bir mezhep kimliği altında değil, İslâm çatısı altında bir araya gelmesinin mümkün olabileceği Iğdır örneği ile ortaya konulmaya çalışılmıştır. Iğdır, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış kadim şehirlerden biridir. Buradan hareketle bölgeyi ele geçiren devletler hakkında bilgiler verilmiştir. Mezhep kavramı, İslâm’ın temel…
Ehl-i sünnet, Şia ve Mu’tezile’ye göre peygamberlerin ismeti
Peygamberlerin İsmeti konusu günümüzde belki de her zamankinden çok daha önemlidir. Çünkü özelde gençler ve genelde bütün insanlar, birçok iletişim aracı vasıtasıyla, aklın, vicdanın, ahlakın, dinin kabul etmeyeceği peygamberlerin ismetiyle çelişen bir takım yanlış ve uydurma konular duymaktadırlar. Elbette bu tür konuları ya cahil ya da garazlı şahıslar söylemektedirler. Bu yüzden, gençlerimiz ve insanlarımız, peygamberlerden…
Lütfî Paşa’nın “Risâle-i Firak-i Dâlle” adlı eseri ve değerlendirilmesi
Bu çalışmada, Lütfî Paşa’nın Osmanlıca telif edilmiş Risâle-i Fırak-i Dâlle adlı eserinin tahkik ve tahlîli yapılmıştır. Hz. Peygamber’in “73 Fırka hadisi” diye bilinen rivayet bağlamında Müslümanlar tarih boyunca fırkalaşma ve mezhepleşme olgusuyla karşı karşıya kalmıştır. Her devrin anlayış ve zihin dünyası farklılık arz ettiği için fırkalar da dinamik bir yapıya sahip olmuştur. Ana gövdeleri sabit…
Mu‘tezile’nin İnanç Müdafaası
İslam dininin temel inançları nasslarla belirlenmiştir. İnanç esaslarının belirlenmesi ve temellendirilmesinde önde gelen kesim kelamcılardır. Mu‘tezile mezhebi İslam kelâmının ilk temsilcisi olarak görülmektedir. Mu‘tezilî kelâmcılar hem naklî hem de aklî bilgiyi kullanarak kelâm sisteminin kurulmasında öncü rol üstlenmişlerdir. Özellikle tevhidi koruma hassasiyetiyle nakli bilgileri çok seçici bir şekilde ele alarak tenkit süzgecinden geçirmişlerdir. Bununla İslam…
Ebû Mutî‘ en-Nesefî’nin Mezhebî Kimliği: Mürciî veya Kerrâmî Olduğuna Dair İddiaların Değerlendirilmesi
Ebû Mutî‘ Mekhûl b. Fazl en-Nesefî, Buhara yakınlarındaki Nesef şehrinde, çok sayıda âlim yetiştiren bir aileye mensuptur. Hanefî fakihi, zâhid ve kelâmcıdır. Fırak türünde yazdığı eserin adı Kitâbü’r-Red alâ ehli’l-bida‘ ve’l-ehvâ’i’d-dâlleti’l-mudılle’dir. Ebû Mutî‘in, Mürcie’ye veya Kerrâmiyye’ye mensup olduğunu ileri süren araştırmacılar vardır. Bu makalede onun Mürciî veya Kerrâmî olduğu iddiaları ele alındı ve bu iddiaların…
Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi’nin Mezheplere Dair Mülahazaları
Filibeli Ahmed Hilmi, Avrupa’da ortaya çıkan ateizm, pozitivizm ve materyalizm gibi düşünce akımlarının başta Osmanlı olmak üzere bütün dünyayı etkisi altına aldığı bir dönemde yaşamış, ayrıca İslâm dünyasını olumsuz etkileyen bu tür akımlara karşı mücadele etmiş aydın bir şahsiyettir. Başta Osmanlı devleti olmak üzere bütün İslâm dünyasının içinde bulunduğu buhranlardan kurtulması için çözüm önerileri sunmak…
Kelâm İlminde İlahî İrade Tartışmaları
İslâm düşüncesinde “irade” konusu temel olarak ilahî irade, insan iradesi ve ilahî iradenin insan özgürlüğüne etkisi çerçevesinde tartışılmaktadır. Bu makalede Allah’ın sıfatları içerisinde ayrı bir öneme sahip bulunan ilahî irade konusu ele alınmıştır. Kelâm ilminde irade, Allah’ın emirlerinde ve fiillerinde tamamen hür ve özgür olduğunu ifade eden bir yetkinliktir. Nitekim görünür âlemde iradeyle nitelenen kişi…
Ehl-İ Sünnet ve Şîa’da Sahâbe Anlayışı
Kur’an’ın ilk muhatabı olan Sahâbenin fazileti, konumu, hadiseler karşısındaki duruşları ve ihtilaf anlarında sergiledikleri tutumları hususunda âlimler arasında farklı görüşler vardır. Sahâbe devri olaylarının üzerine gidilmemesi ve bu olayların tartışılmamasının hoş karşılanmasına dair görüşler vardır. Bu durum aslında meselenin içeriğinin anlaşılmasının önünde bir mâni olarak görülebilir. İslam tarihinin ilk dönemlerinde oluşan ihtilafların izini takip ederek…
- 1
- 2