Kelam

Mihne Sonrası Sünni Düşüncede Kırılma

İslam düşünce tarihinde mihne, tesiri en çok Kelâm üzerinde görülen birçok alanı etkileyen bir hadisedir. Me’mun’la anılan mihne Mütevekkil sonrası yürürlükten kaldırılmıştır. Mihne hadisesi kadar bu hadise sonrasında olan bitenler de ayrı bir dikkati gerekli kılmaktadır. Mihne sonrası, Ahmed b. Hanbel’in duruş ve düşünüşü daha da tavizsiz bir konuma taşınmış ve onu devri için bir…

Çağdaş İslâm Düşüncesinde Kelâmî Perspektifte Değişim

Bu makalede çağdaş İslam düşüncesinde kelâmi değişim ele alınacaktır. Klasik kelâm ilminin bilinen tartışma konularının önemini yitirdiği son iki asırda, Müslümanların Batı’ya karşı geri kalmışlığına çare bulmak amacıyla sürekli bir çabaya şahit olmaktayız. Bu çabanın pratik sonuçları bir yana kelâmi perspektifte yenilikler getirdiği şüphesizdir. Makalede söz konusu yenilikler gaye ve muhteva bakımından mercek altına alınacaktır….

Nûreddin es-Sâbûnî (ö. 580/1184) Özelinde Mâtürîdî Düşüncede Haber Teorisi ve Hadislerin Kullanımı

Hadis âlimleri haberlerin sıhhat açısından değerlendirilmesini ve sözün gerçek sahibine izafe edilmesini sağlayacak bir metot geliştirme konusunda yoğun mesaî harcamış ve adına “Hadis Usûlü” denilen bir müktesebat ortaya koymuşlardır. Bu sayede rivayetin sahihini sakîminden ayırma gayesiyle ilmî bir gelenek ihdas edilmiştir. Aynı şekilde Müslümanların farklı inanç ve fikir çevreleri ile karşılaşmaları sonucunda İslam akîdesinin sağlamlığını…

Mâtürîdî’de Siyaset Düşüncesi

Siyaset İslam kelamının incelediği konular arasında yer alır. İlk itikadi fırkaların oluşumunda önemli etkisi olan bu mesele, toplumsal sonuçları bakımından önemi yadsınamaz. Bu problem kelam kaynaklarında “imamet” başlığıyla ele alınmış olup, klasik dönemden günümüze önemini korumuştur. Çalışmamızda konuya ilişkin klasik dönem âlimlerinden Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’nin görüşleri sistematik biçimde takdim edilmiştir. Mâtürîdî’nin siyasete ilişkin görüşleri yönetim…

Mebdeʾ ve Meʿād: Kelam İlmi ve Modern Kozmoloji Açısından Evrenin Başlangıcı ve Sonu

Evrenin (ʿālem) başlangıcı (mebdeʾ) ve sonuna (meʿād) yönelik tartışmalar erken dönemlerden itibaren kelam ilminin meşgul olduğu konular arasındadır. Kelamcılar geliştirdikleri kavram ve kuramlarla evrenin bir başlangıcı olduğu gibi bir sonunun da olabileceğini ispat etmeye çalıştılar. Geçtiğimiz yüzyılda evrenin kökeni ve gelişimini araştıran bilimsel kozmolojinin ortaya çıkışı evrenin başlangıcı ve sonuna yönelik bilimsel teorilerin gündeme gelmesini…

İnsan İradesi ve Sorumluluğu Bağlamında Neocebrizm’in İddiaları

İslam inancına göre vahyin insanlara ulaşması ve onları sorumlu tutmasının en mühim ve birinci nedeni insanın akleden bir varlık olmasıdır. İnsan, hayvanlardan farklı olarak akıl ve şuur sayesinde mahiyet olarak imtiyaz kazanmıştır. Aklın ve şuurun gereği olarak davranışlarını seçebilmiş ve fiillerinde ihtiyar sahibi olmuştur. Tüm kutsal kitaplar ve dinler insanın iradeli ve mükellef varlık oluşu…

Kelam Atomculuğu Bağlamında Kudret-Fiil İlişkisine Dair Tartışmaların Arka Planı

Kelâm disiplini içinde yer alan atomculuk düşüncesi, kelâmcıların kendi teolojik kabullerine uygun bir âlem tasavvuru oluşturmada önem taşımaktadır. Kelâmın kozmoloji anlayışını şekillendiren cevher-araz teorisi, insan fiilleri konusuyla da yakından ilişkilidir. Zira hem Mu‘tezile hem de Ehl-i sünnet kelâmcılarının ef‘âlü’l-ibâd konusundaki tartışmaları cevher-araz düşüncesi bağlamında ele aldıkları görülmektedir. Bu açıdan söz konusu teori, kozmoloji tasavvuru oluşturmada…

Kelâm ve Rü’yet: Hatibzâde ve Risâle fî kelâmillâh ve rü’yetih Adlı Eserin Tahkiki

Makalede amaç Hatibzâde’nin Risâle fî kelâmillâh ve rü’yetih adlı eserinin tahkik edilmesidir. Eserin ana muhtevası birbirinden ayrı iki metafizik problem üzerine kurulmuştur. Bunlardan ilki Allah’ın kelâmı, diğeri Allah’ın görülmesidir. Her iki konu kelâm ilmi çerçevesinde tartışılmaktadır. Bir haşiye görünümünde olmasına rağmen risâle müellifin kendine ait fikirlerini ve sorgulamalarını içermektedir. Risâlede daha çok müteahhir dönemdeki kelamcıların…

Bilginin Mahiyetine Dair Tartışmaya On Altıncı Yüzyıldan Bakmak: Kutbüddîn el-Îcî Örneği

İslam düşüncesi, hangi gelenek içerisinde yer alırsa alsın on ikinci yüz-yıldan sonraki düşünürlerin önemli bir kısmının İbn Sînâ (ö. 428/1037) şârihi olduğu bir sürecin içerisinden geçti. Bu olgu Fahreddîn er-Râzî’nin (ö. 606/1210) sorunsallaştırma kabiliyetiyle birleşince, onun eleştirel okumaları, kendisinden sonraki kuşakları meşgul edecek aporiaları su yüzüne çıkarıp çözülmeyi bekleyen birer probleme dönüştürdü. Gerek ontoloji, epistemoloji…

İslâm Kültür Geleneğinde İlâhî Sıfatlar Kuramı

Allah’a ilişkin konuşmanın zorluğu, O’nun âlemden ayrı bir varlık olması sebebiyledir. Allah, Kur’ân ’da kendisine bazı nispetler yapmış, bu yolla kendisi hakkında konuşmuştur. İlâhî vahyin anlaşılmayı amaçladığı bu yüzden varsayılabilir. Bu insanın teklife muhatap olması ile yakından ilişkilidir. Söz konusu varsayım, Allah’a yapılan nispetlerin anlaşılması gerektiğini ortaya koymaktadır. Müslüman kelâmcılar, Allah’a ilişkin konuşmanın zorluğunu farkında…